İNSANA DAİR...!
Büyük insanlar veda ederek giderler, küçükler ihanet ...
Büyük insanlar zyanlış da yapsalar insanlıklarını yitirmezler.
Küçük insanlar ilk önce kendi insanlıklarını yitirirler...
Albert Camus
Tabi bu sözleri anlamayanlar, anlamak istemeyenler yüreğinde insanlık taşımayan insanlar için çok fazla birşey ifade etmez.
Sırası gelmişken biraz insandan söz edelim.
İnsanın hayatını kendisi kadar yanıbaşında, yakın çevresinde olan insanlar şekillendiriyor.
Şekillendirmekle de kalmıyor mutlu olmasına, mutsuz yaşamasına etki ediyor.
Bununla da yetinmiyorlar insanın Dünya görüşü belirlemesine etki ediyorlar.
Becerebilirsek, böyle bir zamanımız varsa insanı oldukları gibi kabul etmeliyiz.
Bir arkadaşım kendini bana anlatırken “iki yıl önce annemi yitirdim, annemin ölümüne tam alışmıştım ki, bu defa da eşim beni terk etti.
Sonra bütün işlerim bozuldu ve sonunda iflas ettim.
Doğal olarak büyük bir depresyona girdim.
Bir yıldır psikolojik tedavi görüyorum.”
Benim böyle gönül yaralısı, gizli acıları olan, ruhu arıza almış, döktükleri gözyaşlarından dolayı yorulmuş çok dostum var.
“İnsan ne ile yaşar” isimli bir kitabı vardır ünlü Rus yazarı Tolstoy’un.
İnsanın bilinen gıdalara rağmen sevgiyle yaşadığını açıklamaya çalışır Üstad.
İnsan çelişkili karma karışık bir varlık dün gece rüyamda kocaman yüzü yaralı kara bir kartal başımda dolanıyor. O çelikten kanatlarını suratıma vurup senin gözlerini oyacağım çelikten kanatlarıyla ve yaralı yüzüyle beni çok korkuttu.
Sabaha kadar evin içinde dolaştım.
Rüyamı birine yorumlattım da biraz rahatladım.
Korkmayacak insanın olduğunu sanmıyorum.
Freud’a göre rüya bilinç altımızın dışa vurumudur.
Rüya hayatımızda çok büyük bir yere sahiptir.
Böyle zamanlarda rahmetli annem kalkar çay yapardı.
Çayın sıkıntıyı hafiflettiğini söylerdi.
Annemin kendine özgü bir sürü tedavi yöntemi vardı.
Böylesi sıkıntılarda daha çok şekerli su şerbeti kullanırdı.
Bardak bardak içirirdi.
Kur-an okurdu.
Köy yerinde insanlar böylesi tedavi edici yöntemleri kendi tecrübe vedeneyimlerine göre icat etmişdiler.
Sırası gelmişken Gogol bir delinin hatıra defteri eseriyle rüyasında kral olduğunu sanan küçük bir memurun trajik öyküsünü anlatır.
Sonuçta rüyalarda yaşanmışlıklarımızdan, anılarımızdan ve özlemlerimizden ortaya çıkıyor.
Aynada kendinizi kötü görüyor davranışlarınızı beğenmiyorsanız bir psikolağa gidin.
Psikolojiniz bozulmuş olabilir.
İnsanın bir karanlık bir de aydınlık tarafı vardır.
Bu ikisi dengedeyse psikolojiniz iyi demektir.
İnsanı kitaba benzetenlere katılırım.
Çünkü kitap gibi insanın da her sayfasında farklı bir kişiliği var.
Dovstoyevski’nin romanlarında bu ilginçliği görebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.