İNSAN YAŞADIKÇA NELER GÖRÜR...!
Yaklaşık 50 yılı hayal meyal hatırlarım.
Şu gördüklerim, birde yaşadıklarım, ayrıca tanık olduklarım var.
Dün yaşananlar bir de bugüne ertelenenler...!
Akıl süzgecimden geçirdiğim o günleri bugünden daha iyi anımsıyorum.
Yıl 1960 veya 1961 ...
Evimizde pek çok insanda bulunmayan Grunding marka radyomuz vardı.
Rahmetli babam, haber saatlerini hiç kaçırmazdı.
Geri kalan zamanda biz de türkü dinleyerek geçirirdik.
1960 yılında yapılan askeri darbe döneminde babam Demokrat Parti’nin Trabzon’da hatırı sayılır isimlerindendi.
Babam kısa bir süreliğine gözaltına alındı.
Bizim evde hareketli günler yaşandı.
Babama ait bazı özel evraklar tarlanın ortasına gömüldü.
Sonra 12 Mart dönemini yaşadım.
O zaman Trabzon’da Velioğlu İş Hanında bulunan Halk Evlerine folklör oynamaya gidiyordum.
Halk evlerinde bulunan yaşça bizden büyük abilerin gözaltına alınmış ve tutuklanmış olması bizi son derece üzmüştü.
Benim sol ile yakınlığım 12 Mart döneminde Deniz Gezmişlerin asılması, Mahir Çayanların Kızıldere’de öldürülmesine bir tepki olarak başladı.
Bu süre içerisinde olağanüstü mahkemelerde görev yapan hakimlerin vermiş oldukları kararlara içimden tepki gösterdim.
12 Eylül askeri darbesi ile tanıştık!
Hiç bir hukuki tanıma sığmayan mahkemelerde yargılanma sırası bize gelmişti.
Erzincan 3. Ordu Komutanlık karargahında bulunan 2 Nolu askeri mahkemeye çıkartıldım.
O güne kadar hiç duymadığım konularla itham edildim.
Önce Savcı ağırlaştırılmış müebbet ile başladı sonra sonu gelmeyen suçlamaları sıraladı.
O ara aklıma bu adamlar bizi hapishaneden bir daha çıkartmaz diye düşündüm.
Neyse mahkeme sonrası tekrar askeri cezaevine geri döndüm.
Cezaevinde bizden kıdemli olanlar “boşver bunlar önlerine gelene idam, müebbet diyerek bizi tehdit ediyorlar.”
Neyse bir kaç mahkemeye gittim, geldim hiç bir hukuki tanıma sığmayan suçlamayla ceza aldım.
Bu cezayı değişik cezaevlerinde yattım çıktım.
Tahliye olduktan sonra günlük hayatta nereye gittimse darbecilerin hukuku ile karşılaştım.
Aradan geçen zaman içerisinde 28 Şubat dönemini bir gazeteci olarak yaşadım.
En son Ergenekon, Balyoz gibi Silivri’nin kudretli savcılarını ve hakimlerini tanıma fırsatım oldu.
Onlarda günü gelince tarihin çöplüğüne atıldı.
Önceki gün Can Dündar ile Erdem Gül’ün iddianameleri açıklandı.
Bir insanın kendi köşe yazısı ve yazdığı haberler iddianameye temel dayanarak gösterilmesine hiç şaşırmadım.
Çünkü bizim 12 Eylül döneminde evlerimizde okumuş olduğumuz romanları, kitapları yasak yayın olarak iddianamelerde karşımızda bulduk.
Bizim evlerimizde yasak yayın olarak el konulan ve yargılandığımız kitaplar askeri cezaevlerinde okuma fırsatımız oldu.
Bu devlet ille de bir insanı suçlayacaksa o kadar çok gerekçe bulur ki, sayma gitsin...
Bir dönem suç olmayan konular bir başka dönemde suç olarak karşınıza çıkar.
İnsan yaşadıkça ve düşüncükçe o kadar çok haksızlıkla karşılaşıyor ki, geçmişte yaşadıklarımız bugün ki yaşananaların yanında masum kalır...!
Her dönemi alkışlayanlar her yeni dönemin aranan adamı olur.
Onun için bu topraklarda her dönem en büyük acı ve eziyetleri aydınlar yaşar...
Bundan sonraki sıkıntılı dönemler bize geçmişi arattırır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.