Dedeleri Köy Enstitüleri’ni kapatmıştı. Torunları köyleri
Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’ın bir duruşunu çok takdir ediyorum. Her fırsatta Büyükşehir yapılanması ile birlikte mahalleye dönüşen köylerin eski statüsüne kavuşması gerektiğini söylüyor. Doğru da söylüyor. Öncelikle AKP seçmeni, üyesi dâhil olmak üzere tüm köylülerin bilmesi gerektiği bir şey var.
AKP merkezine insanı değil maddeyi, parayı pulu koyan bir parti.
Köylerin, “Hizmet gitsin” başta olmak üzere türlü gerekçelerle mahalle statüsünü edinmesi başta su olmak üzere temel hizmetleri paralı hale getirmek, buralarda imar egemenliğini ele geçirmek içindir.
Ahırına bir çivi çakmak istediğinde dahi köylününüzerine karasaban gibi çöküp hayatı dar, zindan ettirmektir.
Köylüyü köyünden, daha da ötesinde tarımdan, hayvancılıktan, topraktan koparmak istemektir.
Çünkü AKP’nin üreten Türkiye gibi bir derdi yok.
Çünkü AKP’nin düşünen Türkiye gibi bir derdi de yok.
Dün Köy Enstitüleri’ni kapatıp ülkenin gelişmesinin önüne geçenlerin torunları bugün yine aynı kaynaklardan aldığı talimatla köyleri tarihe karıştırmanın derdinde, hevesinde, peşinde.
Köyler, şehirlerdeki mahalleler ile bir anlamda eşdeğer konumda en küçük yerleşim birimleri, yerleri.
Günümüzde kent hayatından bunalıp sıkılanların özellikle hafta sonu günleri nefes alabilmek için uğrak yerleri.
Ekmeğinin peşinden gurbete koşturan vatandaşın burnunda tüten yer ancak onların illerinde de nüfus 500 bini aşmışsa, onların köyleri de artık bir “mahalle.”
Artık oralarda da yaşam şehirdeki gibi ekonomik anlamda daha pahalı, daha zor.
“Hizmet” diye adlandırılan ise zaten yapılması gereken yollar. Köyün kimi yerlerine kurulan oyun grupları ile “park” diye kakalanan eğlendinlen yerleri.
Karşılığında ise düne kadar kuyulardan alıp tükettiği sudan esasla nurtopu gibi su faturaları.
Tarlasının ortasına kurmak istediği bir baraka için alması gerektiği izinler, ödediği harç bedelleri.
Sanki başka yer yokmuş gibi rüzgar enerji santrallerinin ormanın ortasına kurulma girişimleri de öyle rastgele hamleler değil.
Kurulmak istenen her tür maden ocağına valiliklerin ÇED raporuna dahi gerek görmeden onay vermesi girişimleri de cabası.
Hiç ama hiçbiri boşuna hamleler değil.
Maksat üretmeyen, köyden şehre göç eden, sanayi kuruluşlarında ve diğer istihdam alanlarında açlık sınırının altında ücretler ile çalışan, beşyüz kilo odun kömürle birkaç kilo mercimeğe makarnaya muhtaç olup dağıtıldığında “Allah razı olsun” deyip sandıkta da oyunun rengini o yardımlara göre belirleyen bir kitle. Böyle bir Türkiye üzerinden varlığını sürdürmek isteyen bir sistem.
Olmadı OHAL’ler, KHK’ler, sorgusuz sualsiz ve tabiri caizse hiçbir dine imana kitaba vicdana ahlaka sığmayan şekilde gerekçeleri dahi söylenmeden işten atılan bürokratlar ve diğerleri…
Tüm ama tüm bunların hepsi boşu boşuna değil.
Mesele nerelerden nereye geldi.
Ancak şu bilinmeli.
Köylerin mahalle statüsünü edinmesi emperyalist bir projenin uygulayıcılarının o plan dahilinde bir hamlesidir.
Bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Sürekli dile getirilmelidir.
Ondan ötürü Ekrem Eşkinat’ın bu konudaki söylemleri, her fırsatta konuyu gündeme getirmesi yerindedir ve önemlidir.
Dün köy enstitülerini kapatan emperyal edilgen zihniyetin günümüzdeki torunlarının köylere karşı uyguladığı,
Üstelik halka sormadan hayata geçirdiği her tür eyleme karşı
“Adalet” söylemi ile, direnmeli…
Çerkezköy merkezli Marmara Haber’de 20 Haziran 2017’de Abdal Malumkişi mahreç imzasıyla yayınlanan yorumumdur.