ÇÖZÜM ÖRGÜTLÜ TOPLUM OLMAKTIR..!
Bilge insan “bana balık verme balık tutmayı öğret” demiş.
Günümüzde pek çok meslek gurubu kendi hak hukuk mücadelesini verme yerine siyasetçilere, güç sahiplerine yalvarmayı, yakınmayı marifet sayıyor.
Halbuki avuç açıp yalvarmanın sonu yoktur.
“avucunu açıp yalvarmayacaksın, eğer yalvarmaya bir kez başladın mı yarın daha çok yalvarır duruma gelirsin, gün gelir köleleşirsin”
Çin atasözü ne demiş “balık dilenmektense balık tutmayı öğreneceksin”
Yarın örgütlenip güç kazanacaksın.
Güçlü olursan iktidarlara ve muktedirlere yalvarmak zorunda kalmazsın.
Örgütlü olup güçlenirsen iktidar olmak isteyenler sana yalvarır seni ciddiye alır.
Günümüzde bunun adına da katılımcı demokrasi deniyor.
Çiftçi, esnaf, sanatkar, işçi, meslek erbabı örgütlü olsa şeker fabrikaları küresel kartellere satılmak suretiyle tasviye edilme yoluna kimse gidemez.
Hatta böyle bir girişimi ağzına bile alamaz.
Katılımcı demokrasilerde refah, kalkınma ve demokratik talepler için en temel güç örgütlü olmaktan geçer.
Bu olmayınca ne siyasi partiler “parti” ne yerel ve genel meclisler “meclis” olabilir.
Doğru söz söylemek doğru politikaları dile getirmek yeterli değil.
Esas olan o doğrulara ulaşabilecek gücü örgütlemek suretiyle zirveye taşımaktır.
Aksi halde sadece “tarihe not düşmekle” kalınır.
Bireyin çıkarıyla toplumun çıkarı, toplumsal örgütlülükle mümkün olur.
İşçi isen sendikalı olmazsan yalnız kalırsın!
Kamu da memursan yine örgütlü olman lazım.
Aksi halde iktidarlar istediği ücreti sana dayatır hayır diyemezsin.
Çünkü bu sistemde örgütlü ve güç sahiplerinin borusu öter.
Çünkü güçlü devletlerin güçlü sermaye yapıları dünyayı yönetmekte.
Bugün pancara, tütüne, pamuğa, zeytine her türlü doğal kaynaklara istediği gibi yaptırım uygulayanlara karşı örgütlü yaptırım gücümüz yok.
Ancak örgütlenip güçlenirsek siyasi sistem içerisinde söz ve yetki sahibi oluruz, yapılan yanlışlara dur diyebiliriz.
Tüm bunları beceremiyorsan işin Allah’a ve ilahi adalete kalmış demektir.
Bugün yaşadığımız durumun en acıklı öyküsü budur.
Medyayı ve iletişim araçlarını eline geçiren güç odakları toplumu ve ülkeyi kendi hayal dünyası ile içinden çıkılmaz hale getirir.
Derin uykudan uyandığımızda iş işten geçmiş olur.
Bir Afrika atasözü der ki;
“Beyaz adam geldiğinde, bizim topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı. İncil’i verip bizi uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız onlardaydı”
Jomo Kenyatta
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.