Bilecen’in helal etmediği hakkı kapak olmalı
“…Mustafa İslamoğlu, “ölünün arkasından konuşulmaz” düsturunun İslamî bir ilke olmadığını, Emevi ve Abbasi yöneticileri ölümlerinin ardından “dokunulmaz” kılmak için uydurulmuş şark kurnazlığı olduğunu belirtmektedir. İlahiyatçı yazar Osman Ünlü, “kişi hayattayken insanlara zarar verdiyse, geride kalanları onun zararlarından korumak niyetiyle konuşulabilir” şeklinde yorumda bulunmuştur. Diyanet İşleri eski başkanı Süleyman Ateş de topluma zararı dokunmuş, insanları yanlışa yönlendirmiş kişilerin kötülüklerini söylemekte sakınca olmadığını belirtmektedir."
https://www.malumatfurus.org/olunun-arkasindan-konusulmaz-kaidesinin-kuran-ayeti-oldugu-iddiasi/
**
Girizgahı böyle yapmak durumunda idim.
AKP Kartepe İlçe eski Başkan adayı Hatice Bilecen’in 2016’daki kongrede yaşadıklarına atıfta bulunarak Korona’dan hayatını kaybeden AKP İl eski Yönetim Kurulu Üyesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin İzmit’teki Beyaz Yalı Restaurant ve Kafe’nin oğulları üzerinden işleticisi Mehmet İpşiroğlu’na hakkını helal etmediğine dair çıkışının ardından tartışılan konulardan biri olmuştur.
Örneğin haberimizin linkine Facebook’taki sayfasından yer veren Hatice Bilecen’in kardeşi Abdullah Kaya’nın takipçilerinden Gürkan Kurnaz ile girdiği yazılı söz dalaşında bunun izlerine rastlamak mümkün.
Bunu böyle yazdığım zaman birileri çok kızıyor olabilir ama bir gerçeği tekrarlamak durumundayım:
İslam ülkesiyiz ama vahşi kapitalizm ve neo liberalizm ile yönetilmekteyiz.
Ülkemizde her zaman saygı duyduğum dindarlar ve dinden geçinen dinciler malumunuz, mevcut.
Ancak dindar olduğunu söyleyen kesimde dahi Kuran’ı Kerim’i okuma ve ötesinde anlama oranı hayli düşük.
Ve İhsan Eliaçık dahil olmak üzere ilgimi çeken ilahiyatçıların benim de ikna olduğum kimi söylemleri ve yorumları üzerinden şunu ifade ediyorum:
Gerek İslam gerekse Kuran’da güncelleştirilebilir ve asla güncelleştirilemez olan konular var.
Örneğin siz İslam için mücadele ediyorsanız o mücadelenizde kullandığınız her bir materyal değişebilir. Örneğin haberleşmede mektubun yerini faks, telefonun yerini cep telefonu… alabilir. Çünkü İslam ilmi, bilmi, fenni ret etmemektedir.
Ancak örneğin “Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek!”
Hiçbir gerekçeyle asla güncelleştiremezsiniz.
Cenab-ı Hak kul hakkı için "Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder" demiştir.
İşte tüm bu somut gerçeklere karşın vahşi kapitalizm ve neo liberalizmin çıkarları doğrultusunda dinciler tarafından tamamen kendi çıkarları doğrultusunda güncelleştirilen bir İslam anlayışı var ve biz onu gerçek İslam sanıyoruz.
İşte bundan sebeptir Gürkan Kurnaz’ın Abdullah Kaya’ya üstelik Hazreti Muhammed’i öne sürerek, “Ölünün arkasından konuşulmaz…” şeklinde atarlanması.
Görünen o ki Kuran’ı Kerim’i okumamış ve birilerinin çıkarları doğrultusunda güncelleştirilmiş İslam’ı gerçek İslam sanarak atarlanmaktadır.
Bir ara konuya dair araştırma sonuçları da yanıtlandı. Ülkemizde deist oranı giderek artmaktadır. Deizm nedir?
Deizm veya yaradancılık, doğal dünyaya dair gözlemler ve mantığın kaynağını oluşturduğu; dinsel bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alan, bu sebeple vahiy ve esine dayalı tüm dinleri reddeden bir Tanrı inancıdır. (Kaynak Vikipedi)
Peki. Aynı yaklaşıma dair zaman zaman gazetemizde görüşleriyle konuk ettiğimiz AKP Kars İl Kurucu Başkanı ve Kars eski Milletvekili, Yazar Mahmut Esat Güven ne diyor:
“Adam günah olanı yapıyor.
Biz dini mahkum ediyoruz”
https://www.gebzehaber.net/28-subat-milletin-dinine-acilmis-savasti-68975h.htm
**
İşte tüm bu gerçeklik ve zemin üzerinde Hatice Bilecen’in Mehmet İpşiroğlu’na yönelik hakkını helal etmediğine dair çıkışı başta günümüz iktidar partisi AKP olmak üzere geçmiş ve gelecek tüm iktidar partileri ile gerek bölgemiz ve ilimiz, gerekse ülkemiz aktif siyasetine, “Kapak olsun” diye de tanımlanabilir bir çıkış, bir asalet, bir duruştur.
AKP’nin o, bu veya şu gerekçeyle üstelik kendi parti tüzük maddesini çiğneyerek tek adaylı ve genel merkez tarafından atama adaylı kongreleri, partinin içindeki tüm üyeleri için aynı zamanda bir kul hakkı ihlalidir.
AKP’nin Gebze Bölgesi’ndeki dört ilçede de son kongrelerini yerinde takip eden biri olarak o süreçte haberlerime de yansıttım.
O kongrelerde divan başkanlığını üstlenen Avukat Halit Çokan’ın hadi Gebze, Çayırova ve Dilovası için sorun yok gibi gözüküyordu. İkinci aday hamlesi hiç yapılmamıştı.
Ama malum Darıca’da ikinci aday, kongreye çok kısa süre kala, “Kul hakkı ihlali” ile –bence- eşdeğer baskılar sonrası geri çekildi.
Diğer üç ilçede de benzer durum vardı ama Darıca’daki kongrede saatine dikkatle baktı: “Saat şu anda 14.33” deyip ekledi: “14.38’e kadar listeler verilmedi. Yetinmedi: “14.38’den sonra yapılacak başvurular hiçbir şekilde ve kesinlikle kabul edilmeyecek.”
Çünkü ola ki ikinci bir liste verilse ve divan ola ki kabul etmezse..
İlimizde de kimi AKP kongrelerinde aleni görüldü ki açılımında adalet kelimesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurdum insanını bu sefer de türbanlılar üzerinden ayrıştırırken kullandığı, “Vitrin mankeni” çamuru gibi, aynı “vitrin mankeni” olarak kalmıştır.
Ötesini berisini çok bilmem.
AKP dâhil olmak üzere siyasette her partinin her üyesinin her yere adaylık hakkı, kul hakkıdır.
Önüne geçmek, kul hakkı ihlalidir.
Kul hakkı ihlal edilen Hatice Bilecen, İslam’da da yeri olan şekliyle İpşiroğlu’na hakkını helal etmemiştir.
Kimsenin yarına garantisi elbette yok ama haberim sonrası aradı. Telefonda sohbet esnasında uzun uzun dinledim. İzmit’e gittiğimde çay içimi ve uygun görürse röportaj için konuğu da olacağım.
Ama ola ki
Fikri Işık, Oya Tuncel, Halit Çokan, Mahmut Civelek, Hasan Kandaz…
Ola ki Hatice Bilecen’den önce terk-i diyar ederlerse
Vay halinedir.