22 yıldır adalet aramak !

22 yıldır adalet aramak !

 

 

İlhan Çomak, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencisiyken 21 yaşında gözaltına alınmış, ‘PKK adına orman yakma’ ve ‘bölücü faaliyette bulunma' iddiasıyla çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştı.

Çomak hakkında dönemin İstanbul 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi PKK üyeliği suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmetti. Ardından Çomak hakkında AİHM'de adil yargılama yapılmadığına yönelik karar verdi ancak mahkeme yeniden yargılama talebini 2 kez reddetti, 3'üncü başvuruda kabul etti. Bu süre zarfında Çomak'ın yeniden yargılamasına 6 yılda geçilebildi. Bu süre zarfında infaz durdurma ve tahliye talepleri reddedildi.

Aynı zamanda şair olan Çomak, bunca yıldır adalet arayışını sürdürürken, ifadesinin 16 gün süren ağır işkence altında alındığını, bu nedenle polis tutanakları ve tanık beyanlarını reddettiğini söylüyor. Ve, ‘karar’ duruşması öncesinde gönderdiği mektubunda, ‘dışarı çıkmak çok düşündüğüm ama olacağına inandığım bir durum değil. Ancak çıkarsam ilk olarak yapmayı istediğim şeyleri listeledim’ demişti.

BirGün Gazetesi’nden Erk Acarer’in haberleştirdiği bu mektupta, Çomak, yapmayı isteği şeyleri şöyle sıralıyordu:

“Kardeşim Sami’nin, ninem Kudret ve amcam Cafer’in, dayımın oğlu Zamani’nin mezarlarını ziyaret etmek isterim. Dahası ilk işim bu olacak. Mümkünse yalnız olmalıyım. Doyasıya ve engelsiz ağlamalıyım.”

Cezaevindeyken kardeşini yitirdiğini de dile Çomak, ‘onu tekrar hissedebilmek için’ yapmak istediklerini de şöyle sıralamıştı:

 “Tıpkı kardeşim Sami’yle yaptığımız gibi, o yanımdaymış gibi, şarkılara eşlik ettiğinde o kötü sesine yeniden müdahale ederek ‘sus’ der gibi, evde bir odaya sığınarak Ahmet Kaya’nın ‘Başkaldırıyorum’ kasetini, fotoğraflara baka baka dinlemek istiyorum. Sami’nin ve ilk gençliğimizin fotoğrafları… Onun benden sonra çektiği ama hâlâ bakmaya cesaret edemediklerim… Yalnız olmalıyım elbette. Gözyaşlarımı çoğalta çoğalta Sami’ye ulaşmam için çok gerekli bu.”

Ve, elbette ki geçmişin özlemi de yansımıştı o mektuba. Şöyle devam etmişti şair;

 “Dışarıdaki ömrümün yarısından çoğunu geçirdiğim, çocukluktan gençliğe, gençlikten hayata geçiş yaptığım dönemlere tanık olan Bingöl’deki evimize gitmek isterim. Şimdi tanımadığım başka insanlar oturuyor. Olsun. En azından izin alıp arka bahçeye gider, çocukken bana çok geniş bir alanmış hissi veren o sınırları şimdi nasıl algıladığımı ölçerdim. Bir de elbette elma ve armut ağacının harika meyvelerini tadardım. Başka hiçbir yerde bulamadığım o tadı yeniden bulmak umuduyla. Ağlamadan, gülerek…”

Mektubunu, dışarıya çıkmanın bir hayal, olması imkânsız bir düş gibi olduğunu söylese de ‘Yine de neden olmasın’ diye düşünmeden yapamıyorum diyerek sürdüren Çomak, “Boğaz’ı bir vapur veya tekneyle geçmek çok güzel olurdu, İstanbul’da. Bunu ister ve düşünürüm pek çok kez. Martılar yine arsızca dolaşmalı. Eskisi gibi çocukluk yapıp izmarit atmazdım, simit diye. Gerçekten simit atardım. Galata’da balık ekmek ve bira… Eskisi gibi niye olmasın ki…” diye sonlandırıyordu.

Çok mu şey istiyordu dersiniz ?

Sadece insanlığının gerektirdiği kadar istemlerini dile getirdiği bu mektup, aslında geciken adalet sisteminin artık adalet dağıtmak gibi ulvi bir görevi yerine getirmediğinin de kanıtıdır.

Kolay mı;

Adalet aramada geçen 22 yılın ardından bu mektubu yazabilmek ?

Kolay mı;

Onca yıl sesini çıkartmak isterken daha da sessizliğe büründürülmek ?

Kolay mı;

Her türlü çeteciler, soyguncular, hırsızlar dışarıda özgürlüğün tadını çıkartırken demir parmaklıklar arasında belirsizliğin umuda dönüşmesini beklemek ve kovalamak ?

Dile kolay, 22 yıl ve geciken adalet.

İlhan’ın, önceki gün de duruşması vardı.

Ne mi oldu ?

Mahkeme heyetinin taleplerini reddetmesi ve Çomak’ın savunma yapması için ek süre verilmemesi üzerine avukatlar ve salondaki izleyiciler, “direne direne kazanacağız” sloganları atarak duruşma salonunu terk etti. Ve duruşma, 5 Ekim’e ertelendi.

 

 

Bu yazı toplam 205 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi