12 Eylül sürüyor

12 Eylül sürüyor

 

 

Bu ülkede, ‘sözde darbelerden’ söz edip, özgürlükler ve istikrar savunucusu olduğunu yayıp halkı kandırarak oy toplayanlara sözüm;

‘’12 Eylül ile hesaplaşmadan nasıl darbe karşıtı oluyorsunuz ?’’

Tabi, 12 Eylül’ün generallerinden sadece ikisinin göstermelik yargılanmasından söz edeceklerse, peşinen çuvallamışlar demektir.

12 Eylül ile hesaplaşmanın en önemli kriterlerinden biri kuruluşu 6 Kasım tarihine denk düşen Yükseköğretim Kurulu’nu (YÖK) kaldırmaktır, lağvetmektir. Bugüne kadar YÖK başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliği yapmış olanlardan, mağduriyet yaratan kararlarının hesabı sorulmalıdır.

Yani, YÖK için geniş bir zaman dilimini kapsayan devr-i sabık yaratılmalıdır…

12 Eylül faşist darbesinin işkenceci generallerinin emriyle oluşturulan, sermayenin eğitim düzenini kalıcılaştırmayı hedefleyen YÖK,

 1982 Anayasası'nın 131. maddesinde; "Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile kurulmuş olan kurum olarak tarif edilir.

Anayasa'ya göre, kurulun teşkilatı, görev, yetki, sorumluluğu ve çalışma esasları kanunla düzenlenir.

1981’de çıkarılan söz konusu 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na göre, yükseköğretim, akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanmamıştır. Kanunla Türkiye'deki tüm yükseköğretim kurumları YÖK çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır.

Böylece, söz konusu kanun hükümleri ve Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan YÖK, yüksek öğretimin tümünden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.

12 Eylül’ün sürdüğünün en büyük göstergelerinden biri olan YÖK, kurulduğundan bu yana neler yapmıştır dersiniz ?

Bunları da, meslek örgütlerinin derlemelerinden görelim…

YÖK eliyle kurulan ve tamamen kar amaçlı çalışacak olan özel yükseköğretim kurumları, öğrencilerin müşterileştirilmiş ve paylaşılması gereken bilgiyi satarak para kazanmaya başlamıştır.

Demokratik özyönetimi olması gereken üniversiteler, sermayenin ve siyasal iktidarın vesayeti altına alınmıştır.

Eleştirel düşünce, bilimsel ve akademik özgürlükler önünde işsiz kalma gibi bir tehdit unsuru haline getirilmiştir.

Türkiye`nin dört yanında araştırma görevlilerinin işine son verilmiş, araştırma görevlisi, idari personel, öğretim görevlisi ve öğretim üyelerinin iş güvencesi ortadan kaldırılmıştır.

Eğitim hizmetinin ve bilimin niteliğini daha da düşürecek olan performans sistemini getirmiştir.

Bunların yanı sıra, 1402’lik sayıp üniversitelerden el çektirdiği bilim insanları ve onbinlerce öğrenci hakkında gerekçesiz olduğu halde yürütülen soruşturmalar, okullardan ilişik kesmeler ve okuma hakkını ellerinden almalarla anılır durumdadır YÖK.

İş güvencesi, akademik özgürlük, kurumsal özerklik, özgür bilim ve eğitimin olmadığı üniversiteleri zapt-u rapt altına alan (almakla görevli) YÖK, 12 Eylül ürünüdür.

Bu yüzden de, bilim dünyasında hüküm süren 12 Eylül zihniyetini hukuk alanından söküp atmak olası değildir.

12 Eylül’ün faşist zihniyetinin yansıtıldığı Anayasa’yı özgürlükler için değiştirme niyetinde olmadığını gizlemeyen AKP de, 12 Eylül ürünü bir partidir. Bu yüzden de, sağdan soldan devşirebileceği 13 milletvekili aracılığıyla anayasa deşişikliğini referanduma taşıma hazırlığını yapmaktadır.

Hukuk temelinden yoksun bu adımlara karşı durması gereken YÖK ve bağlı akademik kuruluşlar, ne yazık ki bilimsel görevlerini unutmuş, 12 Eylül’ün her alanda sürmesini sağlamak için durumdan vazife çıkartır hale gelmiştir.

12 Eylül’ün sürdüğünün en canlı kanıtı olan YÖK, bu bütünsel yaklaşımı dolayısıyla, tarih önünde hesap veremeyecektir.

 

 

Bu yazı toplam 226 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi