Zinnur Büyükgöz de 28 Şubat mağduru mu (1)
"Ateist ve Marksistim, benden nasıl Fethullahçı çıkaracaklar merak ediyorum" diyen akademisyen Candan Badem, yeni KHK ile birlikte Tunceli Üniversitesi'ndeki görevinden alınarak ihraç edildi.
Doç. Dr. Candan Badem kararı "Günaydın. Bugünkü KHK ile beni de kamu görevinden atmışlar. Hiçbir delil yok, ama hüküm var. İslam faşizmi" sözleriyle duyurdu.” (Eylül 2016/Basından)
FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından başlatılan OHAL sürecinde..
FETÖ’yü kendi elleriyle büyütüp besleyen vahşi kapitalizm ve neoliberalizmin günümüz sürdürücüsünün, “Aldatıldım…” diye kendini aklayıp paklayıp
Varlığını borçlu olduğu 12 Eylül “hukuku” dönemine de rahmet okutacak şekilde sosyalist sol unsurlara da alabildiğine yüklendiği zaman diliminde..
Candan Badem’e uygulanan hukuksuzluk ve adaletsizlik Gebze’de ayrı bir dikkat konusu olmuştur.
Çünkü Candan Badem..
Gebze’de uzun yıllar öğretmenlik yapan, öğretmenlik yaptığı yıllarda Eğitim-Sen içinde, emekliliği sonrası ÖDP (günümüz SOL Parti) Gebze İlçe Örgütü başkanlığı ve belediye başkan adaylığı yapmış, kurucusu değil ama kapanma esnasında kongresine demokratik müdahale ile kurtarıcısı olduğu BİLKAR’da da başkanlık üstlenmiş merhum Cengiz Badem’in oğludur.
15 Temmuz sonrası görevden almalar, gözaltılar, hala süren ama artık inandırıcılığı kaybetmiş sulandırılan FETÖ gözaltıları, Bank Asya’dan havale yaptı diye açığı alınanlar…
Bu toz duman bulutu arasında gerçekten haltı olup da bir şekilde kendini gizleyip koruyanlar…
Hiç sorgu suale dahi tabi tutulmayan ilk bakanlığı öncesi Pensilvanya’dan, ‘Hamili saat sahibi yakinimdir’ misali saat sahibi Fikri Işıklar,
FETÖ’den kapatılan GESİAD eski yöneticilerinden Adnan Köşkerler…
Ve emsalleri kıllarına dokunulmayıp varlığını, yerini korurken üstelik!
Açılımında “Adalet”in kelime, konu mankeni olarak yer aldığı AKP’den…
Üstelik kentin adaylığa atanmış olsa dahi seçilmiş belediye başkanı olarak..
Ne demek..
Çok özür dilerim ama sözcü olarak seçtikleri vatandaş İŞKUR’da çalışıp FETÖ’den atılmış bir personel..
Belediye başkanı mısın..
Savcı veya hakim mi..
Zinnur Büyükgöz, Gebze Gazetesi’ne verdiği demeçte güya, “Çok özür dilerim…” diye başladığı cümlesinin devamında
Haddini, yetkisini, sınırını misli misli, fersah fersah açmıştır.
Ötesinde..
Sözlerinin devamında da, “FETÖ’den atılmış bir personelin…” aslında kendi lehine olan haltını karşı tarafa yaftalamış..
“FETÖ’den atılmış bir personelin…” gölgesinde ve pratiğinin himayesinde siyaset yapmıştır.
**
Kast ettiği kişi, Kasım Yağcıoğlu.
Gebze Belediye Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısında bir çuval inciri berbat eden kişi.
Peki Kasım Yağcıoğlu o gün ne halt etmiştir.
Bir kere daha ifade ederim ki… Tarafsız basın yoktur. Tapu meselelerinde tarafım tapu mücadelesi verenlerden yanadır…
Benim olduğum taraftan bakınca Yağcıoğlu’nun o tavrını “Şaka gibi” başlıklı analiz haberde şöyle analiz etmişim..
https://www.gebzehaber.net/saka-gibi-68126h.htm
Zinnur Büyükgöz tarafından bakınca da Büyükgöz şöyle izah etmiş..
https://www.facebook.com/watchparty/4053217114694254
(8’nci dakikadan sonrasında…)
“Ben onu anlarım, içinde öfke vardır.. Ama onunla beraber yürüyen siyasi partilerin temsilcileri var onun arkasında. Yoldaş olarak. Sırdaş olarak. Bu nasıl iştir yani. Bu adamın içinde öfke var. Ben onu da yine de her şeye rağmen onu da zan altında bırakmıyorum ama çıkışı, tutumu bir normal vatandaş çıkışı, tutumu değil..
Sivil vatandaşın söz alıp konuşma hakkı yok, meclis üyelerinin hakları var. Bizden söz de almadı. Kalkıp provake amaçlı bir konuşma şeyini başlattı. Susturma ricasında bulunmamıza rağmen provoke edasıyla konuşmaya devam etti. Tek başına bir şeyse konuşmasına devam etsin ama gördüm ki tek başına değil. Bir ara döndü. Kendilerine akıl veren bir siyasi partinin avukat kimliği olan adayına (Recep Dursun)… ‘Böyle değil mi’ diye sorular sormaya başlayınca deşifre olmuş oldu…Organize provakatör seçilip konuşturulmuş ama bizim burada kesinlikle tapu sorunu yok.
**
Açıklamalarının tamamını dinlemedim. Yarıda kestim. Diğer dikkatimi çekenler şöyle:
Tapu sorunu yok, ilerlemeyen yerde sorun vardır.
İnsanların kafasını, beynini o kadar çok yorup çarpıtmışlar ki
Kirli, dağınık, art niyetli, kötü niyetli, her türlü şey içerikli bu kışkırtmalara rağmen vatandaşımız…
Bir kısım insanlar değişik nedenlerle; bazıları statü, bazıları siyasi, bazıları ekonomik.. değişik şekilde bu konudan menfaatlenmek isteyenler olabilir. Kimseyi burada zan altında bırakmak niyetiyle söylemiyorum ama bir realite var. Bu sorun çözülmüş. Ve verilmeye devam ediyor. Parasını ödeyen vatandaşımız tapusunu alıyor. Böyle bir durum karşısında hala tapu verilmiyor, tapuda sorun var derseniz bunun arkasında başka bir niyet çıkar ortaya.”
Kelime sayar 600’lere yaklaşmak üzere.
Zaten büyük bölümü kendi fikrimi ifadeden ziyade örnekleme ve alıntılardan oluştu ancak böyle bir yorumculuk biçimi de var.
“Ben böyle düşünüyorum ama niye, hangi zemin ve sebepten böyle düşünüyorum…”un temel dayanıkları ile sınırlı bırakayım bugün.
“Çok uzun yazıyorsun…” türü sitemlere de hiç kayıtsız kalmış gibi olmayayım. Onlara da atfen..
Bugün…
Yorumun finalini zaten kurgulayıp başlığı da onun üzerinden türettim. Yani başlıkla içeriği, “kel alaka” bir yorum değildir, çünkü bitmemiştir.
Bugün burada kesiyorum.
Arkası yarın…