YATAR BURSA KALESİNDE
‘’Bizi esir ettiler / Bizi hapse attılar / Beni duvarların içinde / Seni duvarların dışında’’ diye sesleniyordu Bursa cezaevinden sevdiceğine Nazım Hikmet, çünkü Hikmet ‘’Vatan hainliğine devam ediyordu.’’ Emeğin egemen olduğu bir dünya istiyordu. Ve bu isteğini şiirler yazarak dile getiriyordu. Ağır bir suçtu bu. Bir insanın ömründen çalınan 12 yıla tekabül ediyordu. Fakat sevdalısı komünizmdi. Yattı Bursa kalesinde. Yattı ama ‘’ Yüreği delinip batmadan / şarkısı tükenip bitmeden / cennetini kaybetmeden’’ yattı Bursa kalesinde.
‘’Birimiz dışında demir kapının / içinde birimiz / kim bilir / kaç kış daha geçireceğiz / üzülme benim için’’ dedi yattı. ‘’Dizboyu karlı bir gece, / sofradan kaldırılıp, / polis otomobiline bindirilip, / bir trenle gönderilerek / bir odaya kapatılmakla başladı maceram. / Dokuzuncu yılı biteli üç gün oluyor.’’ dedi yattı.
‘’Yasaklar dünyasındayım. / Yârin yanağını koklamak: yasak. / Çocuklarınla yemek yiyebilmek aynı sofrada: yasak. / Aranızda tel örgü ve gardiyan olmadan / konuşmak kardeşinle, ananla: yasak. / Yazdığın mektubun kapatmak zarfını / ve zarfı yırtılmamış mektup almak: yasak. / Yatarken lambayı söndürmen: yasak. / Tavla oynaman: yasak. / Ve yasak olmayan değil, / yüreğinde gizleyip elde kalabilen şey: / sevmek, düşünmek ve anlamak.’’ dedi yattı.
Ben içeri düştüğümden beri / güneşin etrafında on kere döndü dünya / Ona sorarsanız: / ’Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman.’’/ Bana sorarsanız: / ‘On senesi ömrümün...’’ dedi yattı. ‘’Yani övünmek gibi olmasın ama / ben bir çırpıda bir kurşun gibi delip geçtim 10 yılını esirliğimin / ve karaciğer sancısını da bırakırsak bir tarafa / gönül yine o gönül kafa yine o kafa’’ dedi yattı. ‘’Hatunumun gözleri elâdır da / içinde hâreler var yeşil yeşil:/ altın varak üstüne yeşil yeşil meneviş. / Kardeşlerim, bu ne biçim iş, / şu dokuz yıldır eli elime değmeden, / ben burda ihtiyarladım, / o orda.’’ dedi yattı.
Nazım Hikmet’in tutukluluğunun 12 yıla vardığı 1950 yılında, serbest bırakılması için ulusal ve uluslararası pek çok girişim vardı ama bunlar sonuçsuz kaldı. Hapiste geçen 12 yılın ardından hem bedeni hem de ruhu çok yıpranmıştı ve tahammülü kalmamıştı. Ve 8 Nisan 1950’de “Millete verdiğim açık dilekçeye canımı pul yerine kullanıyorum” diyerek Bursa Cezaevi’nde açlık grevine yattı. ‘’Hapisliğimin on ikinci yılındayım / üç aydan beri de / canlı cenaze halindeyim’’ dedi yattı.
Bir hafta sonra sağlığı ciddi şekilde bozuldu. Hastanede yattı. ‘’Güneşli bir yol gidiyor dutlukların arkasından / Mapushane revirinde penceredeyim / Duymuyorum ilaçların kokusunu, / Bir yerlerde karanfiller açmış olacak. / İşte böyle karıcığım, işte böyle / mesele esir düşmekte değil, / teslim olmamakta bütün mesele!’’ dedi yattı. Kardeşlerim / demek istediklerimi doğru dürüst diyemiyorsam / kusura bakmayın kardeşlerim, / azıcık sarhoş gibiyim, birazcık dönüyor kafam, / rakıdan değil / açlıktan hafif tertip’’ dedi yattı. Ve hükümet değişikliği sonucu çıkan afla serbest bırakıldı.
Geçtiğimiz günlerde Nazım Hikmetin ‘’Yatar Bursa Kalesinde’’ şiir kitabını okudum. 1929-1935 yılları arasında yazdığı, ama sağlığında yayımlanan kitaplarına almadığı şiirleri, 1937-1951 yılları arasında yazdığı, ama sağlığında kendi derlediği (Ve ancak ölümünden sonra basılabilen) kitaplarına almadığı şiirlerini okudum. Ve bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. ‘’sevdalınız komünisttir / on yıldan beri hapistir / yatar bursa kalesinde.’’ Bu büyük şaire sevgi ve özlemle….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.