Virüsün Mağdurları Market Çalışanları (2)
Benzer bir yazıyı geçtiğimiz haftalarda da kaleme almış, bu sayfada paylaşmıştım. Yine de işçilerin seslerini ve taleplerini duyura bilmek için farklı bir işçi röportajıyla birlikte bu haberi hazırladım.
Çünkü salgın sonrası en yoğun çalışılan işyerlerinden biri de marketler. Dolayısıyla market işçilerinin çalışma koşulları ağırlaştı. Salgın sürecinde gıda tüketimi artınca, boşalan rafların düzenlenmesi işçilerin mesai saatlerini artırdı. İş yoğunluğundan dolayı çay ve yemek molalarını tam olarak kullanamayan işçiler, tuvalete dahi zor gider hale geldi. Büyük marketlerin yönetimleri, ilk günlerde maske ve eldiven kullanımını yasaklamıştı ancak müşterilerin artan şikayetleri üzerine koruyucu ekipmanlar kullanılmaya başlandı.
Salgının ilk günleri kronik rahatsızlığı bulunan işçilereyse zorunlu yıllık izin ya da ücretsiz izin dayatıldı. Hafta sonları başlatılan sokağa çıkma yasağının faturası bile market işçilerine çıkartıldı. Birçok mağaza, çalışanlarına gönderdiği mesajda haftalık izinlerini sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde kullanabileceklerini kalan diğer gün için ise hafta içi fazla mesai yaptırılacaklarını bildirdi.
Konuştuğum market işçilerini asıl kaygılandıransa sağlıklarıydı. Çünkü her gün yüzlerce ürünle ve müşteriyle temas içindeler. Malzemelerin yerleştirilmesinden, müşterilerle olan iletişime kadar gün içinde o kadar çok sosyal temas kuruyorlar ki, virüse yakalanmaktan ve eve gittiklerinde ailelerine bulaştırmaktan korkuyorlar.
Perakende zinciri olan bir markette çalışan fakat salgın sonrası sağlığını korumak için işten ayrılan Arife, yaşadıklarını şöyle anlatıyor.
‘’Daha ilk gün kendime bir kutu eldiven satın alıp öyle işe gittim. Bir kaç gün içinde bazı arkadaşlar da kullanmaya başlayınca sorumlu kişi ‘’eldiven yasak bilginiz olsun’’ dedi. Ben duruma itiraz edip kullanmaya devam ettim. Bir ürüne, sebzeye, meyveye gün içinde onlarca insan dokunuyor. Çalıştığım markette kasa ve reyona bakan kişiler aynı. O kadar ürünü defalarca elden geçirip dokunduktan sonra bir de kasada para alışverişi yapmak zorunda kalıyorduk. Bu şekilde, gelen müşteriyi de kendimizi de daha çok riske atmış oluyorduk.
Sürecin getirdiği iş yükü yüzünden sık sık el yıkamaya gitmek zaten imkansız. Bir süre sonra maske kuralı geldi. Maskeler kasada tutuluyordu ve günde bir maske veriliyordu. Bütün gün tek maske kullanıyorduk. Marketlerde çalışmak zaten çok yorucu. Her şeyi en az çalışanla en kısa sürede yapmak gibi bir durum var. Süreçten dolayı yaşanan aşırı yoğunlukta bile bu böyle devam etti. Mesela düzenli olarak temizlenmesi gereken yerler vardı. Kasa ve çevresi, kapı kolları, sepetler ve alışveriş arabaları, dolap kapakları gibi insanların çok temas ettiği yerler. Bunları yapacak vakit bile bulamıyorduk az kişi çalıştığımız için.’’
Koronavirüs salgınının devam ettiği ülkemizde hastalığın bulaşıcılığı açısından en riskli çalışma alanlarından biri olan marketlerin patronları daha fazla kazanırken market işçileri çok daha ağır koşullarda çalışmaya devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.