TÜRKİYE’DE ZENGİN OLMANIN YOLLARI( 2)
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşun ilk yıllarında ülkeyi kalkındırmak için, yeni ekonomik kalkınma planlarının yanı sıra devlet destekli zengin Türk insanları yaratmaya ihtiyaç duyar. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet desteği ile varlıklı aileler oluşturulma çabası, ülkenin kalkınma politikaları açısında anlaşılabilir bir tutum.
Ancak, Türkiye’de o günden bu güne, onlarca hükümet değişmiş, yasalarda yüzlerce değişiklik yapılmış, fakat bir şey değişmemiş:
Türkiye’de zengin olmak isteyen insan, ya siyaset yapmalı ya devlet bürokrasisinden birilerine yakın durmalı ya da devleti yöneten hükümetlere sırtını dayamalı. Hükümetlerin kontrol etmediği, istemediği bir zenginlik şansı hala kimseye verilmiyor. Herhangi bir yolla zengin olmuşsanız da, yine devleti yöneten hükümetlere yakın değilseniz, hele onlara ters düşmüşseniz birden bire varlığınızı kaybedebilirsiniz. Burada hukuk nerede diyecek olursanız “hukuk dediğiniz kurallar, sadece küçük insanları kontrol etmek içindir” derim.
Eğer siyasete girer de devleti yönetirseniz, yöneten hükümetlerde yer alırsanız veya hükümetlere çok yakınsanız birden bire zenginleşebilirsiniz. Sonra da şöyle dersiniz “çok çalıştım çook, tembeller para kazanamaz.” Maden, inşaat, toprak işçileri gibi canı çıkana kadar çalışan ama hiçbir zaman zengin olamayacak milyonlarca insanı çoktan unutmuş olarak…
Çoğu devlet destekli zengin olmuş, Türk burjuvazisi olan aileler, Avrupa burjuvazisinden oldukça farklıdırlar. Çünkü Türk zengini, devleti yöneten hükümetlere bağımlıdır, bu yüzden de hangi hükümet gelirse gelsin, ona göre çabucak yön değiştirir, hükümetin söylemlerine, politikalarına destek verirler. En iyi ihtimalle, hükümetin politikalarını beğenmeyenler, suya sabuna dokunmayarak, mümkünse görünmez olmayı tercih ederler. Bu nedenle, Türk zenginlerinden, Avrupa burjuvazisinde olduğu gibi, ülkesinde aydınlanmacı bir rol üstlenmesini beklemek bir hayaldir.
Yine, çoğu yönetenler yoluyla kariyer sahibi olan aydınlarımız(!)da, kariyerlerini borçlu oldukları yerlere tabidirler. Zenginlerimiz cüzdanı ve vicdanı arasında sıkışıp cüzdanlarından yana tercihlerini kullanırken, bu aydınlarımızda kariyerleri ve vicdanları arasında sıkışıp çoğu kariyerinden yana tavır koyarlar.
Sözün özü şu; zaman zaman, koalisyonların etkisiyle, daha esnek hükümetlere rastlasak da, genel anlamda varlıklı bir yaşam sürmek, kariyer sahibi olmak ve mevcut olanları muhafaza etmek istiyorsanız eğer, hükümet olabileceğini düşündüğünüz partilerden siyasete girin, en azından ‘aday adayı’ olun ki sizin o hükümeti desteklediğiniz bilinsin ve kendinize istediğiniz rant kapılarını aralayın. Bunu da yapamamışsanız, söylemlerinizle, davranışlarınızla hükümete yakın olan insanlara yakın durun. Bunu da yapma şansı bulamamışsanız, sivil toplum örgütü adı altında yapılanmış ama gerçekte sivil olmayan örgütlere üye olun.
Yok, bunların hiç birini yapamıyorum derseniz, Türkiye’de varlık sahibi olmanız imkânsız gibi bir şey. O zaman bağlantılarınız varsa yurtdışına çıkın ve oralarda şansınızı deneyin. Bu şansım da, hiç yok, diyorsanız, bulduğunuz ekmeğe şükredin ve özgürlüğünüzün tadını çıkarın. Sonra tavşankanı bir çay demleyin ve keyifle Orhan Veli’nin Kuyruklu Şiirini okuyun:
“….
Seninki de kolay değil be kardeşim,
Kolay değil hani…
Böyle kuyruk sallamak Tanrı’nın her günü”