SONBAHARDA ÖLMEK…..
Bugün farklı bir formatta yazı yazmayı düşünüyordum.
Sevgili Murat Tosunoğlu’nun ölüm haberi tüm sevenleri gibi beni de derinden yaraladı.
Cuma sabahı erken saatte Hanifi Surun kardeşim aradı, Murat Tosunoğlu’nun kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğini söyledi.
Her zaman söylemişimdir, her ölüm erken ölümdür.
Murat Tosunoğlu’nun ölümü çok erken ve ani bir ölüm oldu.
Perşembe günü e-devlet şifresi almak için Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan PTT Başmüdürlüğü’ne gitmiştim.
Dönüşte Eğitim-Sen Başkanı Güngör Hocaya uğradım.
Çay içtik, sohbet ettik, son gelişmeler konusunda fikir alışverişinde bulunduk.
Havuzlu Han’da güvenlik şubede görevli polis memurlarıyla karşılaştık, ayaküstü birkaç kelam ettik.
Bugünlerde her kesimden insanlarla sohbet etmeye ihtiyaç var.
Çünkü zor günler geçiriyoruz.
Sevgili ülkemin insanlarına ne oldu da bu hale geldik.
Bu denli öfke patlaması nereden çıktı diyemeyeceğim!
Yıllardır gerilim üzerinden yürütülen iktidar projeleri bizi bu günlere getirdi!
Önceki gece Bingöl’de öldürülen güvenlik görevlileri acımıza acı kattı.
Gaziantep’te yaşanan sokak çatışmaları insanların birbirine olan öfkesini açık seçik ortaya döktü.
Diğer şehirlerimiz Antep’ten çok farklı değildir.
Herkesi sağduyulu olmaya çağırıyoruz.
Bu zor ve sıkıntılı günleri hep birlikte atlatmalıyız.
Bizleri birbirine düşman edenler, bu düşmanlığı yıllardır körükleyenler, aynaya bir baksınlar bakalım!
Eğer bakacak yüzleri varsa şayet!
Kindar ve dindar nesil yetiştirme sevdası olanlar nerde olduğumuza bir baksınlar!
Acılarımız çoğalıyor.
Öfke dilini sanat olarak görenler, birliğimizi, kardeşliğimizi dinamitledi.
Sevgili Murat Tosunoğlu’yla Perşembe günü Hacı Halil Mahallesinde ofisinin önünde karşılaştık.
Amcası Latif Tosunoğlu’nun çocuklarının düğün haberine geniş yer verdiğim için teşekkür etti.
Cuma günü de gazeteye uğrayacağının sözünü vermişti.
Bir ömre sığdırılan onca yaşam mücadelesi bir anda avuçlarımızın içerisinden kayıp gidiyor.
Önemli olan çok uzun yaşamak değil, yaşadığın sürece sığdırdığın değerlerdir.
Hiç kimse banka hesaplarını, üzerine kayıtlı mülklerini, tapularını alıp götüremiyor.
Her şey güzel bir tebessümden ibarettir.
12 Ekim Pazar günü Gebze’nin kurtuluşunun 92. Yıl dönümü.
Bağımsız bir ulus olma ülküsü hepimize çok sayıda değer katmıştır.
Laiklik ve demokratik cumhuriyet, bugünkü gelişmişliğimiz ve fırsat eşitliğinin teminatıdır.
Babadan oğula geçen hanedanlık yönetim modeli tarihin tozlu raflarında yerini almıştır.
Onu geri döndürmeye kimsenin gücü yetmez.
Artık gemicinin oğlu ile tornacının oğlu bu ülkede cumhurbaşkanı, başbakan olabiliyorsa bunu laik demokratik cumhuriyetin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına borçludurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.