SESSİZLİK SARMALI...!
Cumartesi günü bir aile dostumun oğlunun düğününe gittim.
Düğün sahibi eğitimci olunca davetlilerinde büyük bölümü eğitim camiyasındandı.
Aynı masayı paylaştığımız emekli bir eğitimci dostum, ailece yaşadığı tedirginliği benimle paylaştı.
Oğlu Türk Dili Edebiyatı bölümünü birincilikle bitirmiş, aynı zamanda İngiliz Dili ve Edebiyatını da ikincilikle bitirmiş.
Bu tür başarılı öğrencileri YÖK sınava tabii tutmadan altı yıllık sözleşme karşılığında akademik kadrosuna dahil etmiş.
Yakın bir zamanda YÖK ikinci bir genelge yayınlamış 6 yıllık sözleşmeyi iptal ettiğini belirtmiş.
Ancak oğlunun bulunduğu eğitim kurumunda güvencesiz bir şekilde göreve devam ettiğini söyledi.
Benzeri durumda olan 13 bin akademisyenin olduğunu belirtti.
Bu şartlar altında eğitim sisteminin nereye savrulduğunu anlatmaya gerek yok.
Bu şekilde eğitim öğretim kadrolarını güvencesiz hale getirirmek kimin işine yarar.
Bu şartlar altında herkes kendi başının çaresine bakar.
Yetişmiş insan gücü zamanla beyin göçüne dönüşür.
Biz bu süreci 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde yaşadık.
Onbinlerce her alanda yetişmiş insanı sokağa atmak bu ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.
Fikrini ve düşüncesini beğenmediğiniz insanları açlığa ve işsizliğe mahkum etmek ortaçağ geleneğidir.
Alman siyaset bilimci Elizabetti Neolle “suskunluk sarmalı” teorisini 1970’li yılların başında geliştirdi.
Söylediği özetle şuydu;
“Eğer savunduğunuz fikir toplumun genelince kabul görmüyorsa onu söylemekten vazgeçersiniz.
Çünkü herkes içinde yaşadığı toplumdan dışlanmaktan genel, geçer görüş sahiplerince damgalanmaktan korkar.
Susmak korkuya karşı alınan bir tedbirdir.
Haklı olarak fikir sahibi, dışlanmayı göze almaktansa kabuğuna çekilir sessizliğe gömülür.
Korkular büyüdükçe genel geçer görüşe uyum gösterme teslimiyetçiliği ortaya çıkar.
Gördüğü haksızlıkları görmezden gelmeye, görüyorsa da ses çıkartmamaya başlar!
Dahası kendini koruyabilmek için yaygın görüşün yanında saf tutar.
Suskunluk sarmalı nasıl da büyüyor günden güne.
Ülkenin duvarlarına, hastane köşelerine asılan bir hemşirenin dudaklarına yapıştırdığı kocaman bir parmak fotoğraf asılı sanki.
İnsanlar yaşadıkları sıkıntıları içlerinde sessizce büyütüyor.
Çoğu kez susmayı tercih ediyorlar.
Ne hale geldiğimizi hep birlikte izliyoruz.
Kimimiz tepki göstererek kimimiz ses çıkartmayarak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.