Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şehit komiser Ahmet Çamur'un Trabzon'un Çaykara ilçesinde düzenlenen cenaze töreninde;

"Ne mutlu Şehit ailesine" diyor!

Şaşırıyorum!

" Ne mutlu şehit ailesine" mi?!

"Ne mutlu" ha şehit ailesine ?!

Bin bir zorlukla emek emek büyüttükleri evlatları, ayağı taşa değse canı acıyan analar mutlu mudur şimdi?

Seçimlerin ardından Kaç "mutlu şehit aile" miz oldu?

Sonra İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran çıkıp sosyal medyadan "Ölenlerin ailesi bağırmasın, yoksa cennete girme şansı olmaz" diyor. Yüce Yaratanım alemleri yaratırken İstanbul müftüsüne "cennet ve cehennemin özlük işleriyle sen ilgileniver dünyada"..! demiş olmalı ki O da n'apsın elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyor insanlara! 

"Ağlamayın" diyorsa ağlamayın ki, bırakın "şehitler cennete gitsin". O biliyor da söylüyor herhalde di'mi! Koca müftü söz sahibi olmasa konuşur muydu?!

Ağlamayın, acınızı göstermeyin, tepki vermeyin, başkalarının kafasını karıştırmayın, gömün mezara gidin sessizce evinize..!

Cennete en çok genç yollayan ülkeler sıralamasında birinci olmakla gurur duymadığım için kendimi suçlamalı mıyım?

Bilemiyorum!

Bitmedi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ayna nöronlarıyla ekranlardan bağırıyor "Amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır"

Ekranlarda bu söylemini gördüğümde büyükçe bir tebessümle şehit olmanın gerekliliğini çok iyi biliyor binlerce korumayla gezen  sayın bakan ! Diye düşünüyorum...

Ve son olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu Şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan'ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan'ın "Buranın vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Şu güne kadar 'çözüm' diyenler neden şimdi 'sonuna kadar savaş' diyor" 

Başbakan Davutoğlu acılı ağabeyin bu sözlerine"Vakar içinde ve dimdik durması" gerektiğini söylüyor! 

Ve geç kalınmadan sarf ettiği sözler Yüzünden ağabey Yarbay Alkan'a soruşturma açılıyor!

Mehmet Alkan'ın feryadı içime işliyor, tüm gün sesi kulağımda "sevdiklerine doyamadı" "henüz 32 yaşında" "neden şimdi savaş"

Hiç tanımadığım biri için canım yanıyor tıpkı Suruç ta katledilen genç fidanlara duyduğum üzüntü gibi. 

Ama başbakanımız çıkıp "vakar olması gerektiğini" söylüyor. 

İyi de neden”?”

Mehmet Alkan, insan yahu ağabey, canını kaybetmiş, yüreği yanıyor, kimse acısını bu denli samimi içten dışa vuramazdı. Neden ve niçinleri sorgulayabilme hak ve özgürlüğüne "demokrasi" diyoruz. Bunu yapamadığında, bu hangi türden bir rejimdir?!

Nasıl denildiği gibi olsundu "bilinç"im almıyor. 

Bir de Aktroller var durmuyorlar elbet !

Mehmet Alkan Alevi diye başlıyorlar saldırmaya ...

Çeyrek yüzyıllı geçik hayatımda bir insanın mezhebini araştırmak zihnimin yakınından uzağından geçmedi. Niye bunu araştırma gereği duyar ki insan?

Sonra ne mi oluyor; 

Terörist oluyor Mehmet Alkan !

PKK’lı oluyor!

Paralelci oluyor !

İyi de Alkan  Şehit abisi bu cenaze öncesi aynı kimliğe sahip değil miydi?

Sadece karalamak için  şehit üzerinden bu kadar seviyesizlik ne kadar yakışıyor?

Sence nedir derseniz sağduyunun sesi acılı bir ağabeydir Mehmet Alkan ...

Ateş düşmeyen yürekler kendini nasıl da  belli ediyor değil mi !

Virginia Woolf’un kaleme aldığı tüm kurgusal kısa metinlerin toplandığı bu kitap, modernizm akımının şekillenmesine öncülük eden bir dehanın ardında bıraktıklarını okura sunuyor.

 

1906’daki ilk öykülerinden başlayarak 1941’de ölümünden kısa bir süre öncesine kadar tamamlama fırsatı bulduğu tüm hikâyeler, aynı zamanda Woolf’un bir yazar olarak gelişimini de gözler önüne sermektedir. Virginia Woolf okumak, düzyazıyı yeni baştan tanımlamaktır; eşyanın ötesini görmek için edebiyata, sanata doru atılan zahmetli ve sarsıcı bir adım. Bu derleme ile okur, bu adımı atarak, edebiyat tarihinde böylesine derin izler bırakmış güçlü bir yazarın kendine has üslubuna, varoluşu her yanıyla çözümlemenin peşinde olan karakterlerine ve romanlarında sıklıkla karşılaştığımız temalara teslim olmanın keyfini yaşayacaktır.

Benden tavsiye okuyun okutun efendim...