Mustafa Kemal’le Nazım Hikmet’in karşılaşması ve ‘’Kuvayi Milliye’’ Destanı
Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkarak dağılmış, Anadolu toprakları emperyalist ülkeler tarafından işgale uğramıştır. Henüz 19 yaşında olan Nazım Hikmet ve Vala Nureddin ise Milli Mücadeleye katılmak için Ankara’ya geçmiş ve akrabası Fazıl Paşa tarafından Mustafa Kemal’le tanıştırılmıştır.
Şiire yoğun bir şekilde ilgi duyan Mustafa Kemal’in, karşısında ki bu iki genç şaire tek bir nasihati vardır.
‘’Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazma yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız.’’ der ve çok acil bir görüşme için hızlıca yanlarından ayrılır.
Hayatın cilvesidir. Nazım Hikmet sonraki yıllarda yazdığı ‘’gayeli’’ şiirler yüzünden, gözaltına alınacak, tutuklanacak, ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak vatandaşlıktan çıkarılacaktır.
Gel gelelim anlatmak istediğim esas konuya…
Mustafa Kemal önderliğinde emperyalist işgale karşı başlatılan bağımsızlık mücadelesi yoksul Anadolu halkının desteğiyle zaferle sonuçlanmıştır. Bu büyük zafer ve tarihi kazanım adına çok sayıda öykü, şiir ve roman yazılmış olsa da hiç biri Nazım Hikmet’in ‘’Kuvayi Milliye’’ destanı kadar güçlü ve etkili olamamıştır.
Bu destanın yazılış öyküsü ise şöyledir.
1937 yılında Şevket Süreyya Aydemir'in evinde, Nâzım Hikmet, İspanya İç Savaşı’nı anlatan bir şirini okur. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer çok duygulanır ve gözleri yaşararak Nâzım Hikmet'ten bir dilekte bulunur:
"Bu şiirde ne komünizm, ne kapitalizm var. Bu şiirde anlatılan halkın isyanıdır. Tıpkı bizim İstiklâl Savaşı'mızda olduğu gibi. Ama ne yazık ki hiçbir Türk şairi bu destanı dile getirmedi. Yazık değil mi, Nâzım? Bizim halkımızın isyanı ve savaşı yanında İspanya İç Harbi çocuk oyuncağı kalır. Anadolu destanîni yazsana Nâzım sen. Anadolu destanını yaz..."
Bu destan konusunda Nâzım'ı sıkıştıran bir başka kişi de Kurtuluş Savaşı'nın en önemli komutanlarından olan Nazım Hikmet’in dayısı Ali Fuat Cebesoy'dur.
Nazım 2 yıl sonra İstanbul tutuk evinde yazmaya başlattığı destanını 1940 yılında Çankırı cezaevinde devam ettirir ve 1941 yılında Bursa cezaevinde bitirir. Destanın başlangıcı şöyledir.
‘’Onlar ki toprakta karınca, / suda balık, / havada kuş kadar çokturlar; / korkak, / cesur, / câhil, / hakîm / ve çocukturlar / ve kahreden / yaratan ki onlardır, / destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
İşte bu büyük destan büyük bir ilgi ve beğeniyle toplumun her kesimi tarafından sahiplenilirken ve Nazım Hikmet’e o toplum tarafından açıktan yada gizli büyük bir sevda beslenirken, Nazım Hikmet tutukluluğunun 10. Yılında Bursa cezaevinden kendisini sevenlere şöyle seslenecektir.
Sevdalınız komünisttir, / on yıldan beri hapistir, / yatar Bursa kalesinde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.