MUHAKİKLER
Siyasi iktidarlar, eğitim yöneticiliklerini siyasi kadrolaşmanın bir parçası olarak görmüşler ve buna uygun düzenleme ve uygulamalar yapmışlardır. Bunlardan en barizi atanan 1709 şube müdürünün ataması idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından iptal edildiği halde görevlerine devam etmeleridir. Şube Müdürleri birebir okul müdürlerini belirlediler, kısaca Milli Eğitimdeki belli bir kadrosal birikimin istediği yönde bir idareci grubu ortaya çıktı. Yandaş sendika üyelerinin çok büyük bir kısmı görevlerinde kaldı, ayrıca yeni müdür olarak atananlarda yandaş sendika üyeleriydi.
Bu yönetici kadrolar okulları yönetmeye başladılar. Farklı politik ve sendikal anlayıştan eğitim emekçilerine karşı baskı ve ayrımcılık uygulamaları ortaya çıktı. Bazı okullarda bu durum ifrata vardı. Bu baskılara karşı kendi durumlarını ve kamusal eğitimi, okulları, velileri ve öğrencileri savunan eğitim emekçileri bu doğrultuda direnmeye başladılar. Direnmenin olduğu yerlerde itilaflar oluştu. Okul müdürleri sorun çözme noktasında sadece ve sadece, baskı, yıldırma ve ceza verme yönünde eğilimlerde olduklarından, okullarda savunmalar havalarda uçuşmaya başladı. Bu savunmalara karşı verilen cevapları incelemek, değerlendirmek üzere okullara muhakkikler atanmaya başladı. Bu muhakkikler de yandaş sendika üyesi olduklarından hiçbir hak, hukuka uymayan okul müdürlerine paralel kararlar çıkmaya başladı. Yani Milli Eğitim’den başlayan, muhakkiklere kadar uzanan geniş, büyük bir hat oluşmuş durumda. Ya eğitim emekçileri bu duruma teslim olacaklar ya da cezaları üst mahkemelere taşıyacaklar. Yargının durumunun da ortada olduğu böyle bir zamanda mağduriyetlerin büyüklüğü ortadadır. Benim bildiğim böyle üç, dört okulda muhakkiklerin direkt okul idaresini koruyan tavırları, eğilimleri var. Fakat benim birebir bildiğim kendi okulum Adem Yavuz İlk ve Orta Okulunda yaşananlar olduğu için somut örnekleri buradan vereceğim. 2014-2015 yılından beri devam eden, çözülemeyen 8. Sınıf öğrencilerini yedi öğretmenin verdiği notlarla idare öğretmenlerin haberi olmadan notları değiştirir. Öğretmenler bunu fark eder, benim de içinde olduğum bir grupla Okul Müdürü Sadık YAZICI’nın odasına gidilir, notlarla oynandığı söylenir, şiddetle red eder. O sıra Okul Müdür yardımcısı durumu itiraf eder. Özür diler. Notlar, eski haline getirilir fakat bu durumu ortaya çıkaran öğretmenin üstüne gidilir, farklı gerekçelerle cezalar verilir, öğretmen görevlendirme ile başka okula anlaşma yoluyla gitmek zorunda kalır. Fakat esas mesele şu; öğretmen bu durumu ve yaşadıklarını BİMER’e bildirir. Kroman Çelik Okul Müdürü Zihni AYDIN muhakkik olarak atanır. Mesele incelenir. Olayın, yani notların değiştirildiği ortaya çıkar. Muhakkik “Okul İdaresi özür dilemiş, notlarda eski haline gelmiş, bu durumda bir şey yok, ceza gerekmiyor” gerekçesiyle hiçbir yaptırım uygulamamıştır. Bizzat bu değerlendirmeyi kendi odasında bana yaptı. Ben kendisine “Hocam bunları yazarım” dedim. O da ;”yaz” dedi. Yani özel olan bir şey aktarmıyorum. Zihni AYDIN’la konuştuğumuzda ben meseleyi anlayamamıştım. Fakat sonradan Türkiye’de dönen çeşitli tartışmalarla hafızamı da yenileyince bir kereden bir şey olmaz lafının anayasa tartışmalarından, çocuk tacizlerine kadar uzandığını hatırladım. Notlar değiştirilir, yakalanırlarsa özür dilerler, eski haline gelir, mağdur olan kimse olmaz, ya yakalanmazlarsa? Ya da bu resmi belgelerle oynama, bir öğretmenin notlarının olduğu kendine ait kısma girip notları değiştirme hali olabilir mi? Baklava çalsaydı özür dilese bile ortalama on yıl alırdı. Ama Milli Eğitimden başlayan, muhakkiklere kadar uzanan hat bu. Haksızlığa, hukuksuzluğa, vicdansızlığa alıştırdılar. Alışmayanlar mücadele edecek elbet. Elbet hiçbir şeyi unutmayacağız. Hukuksal olarak her şeyi takip edeceğiz.