Marmara depremine ilişkin !..
Bu yazıda, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası kamuoyuna pek yansımayan birkaç olaydan söz edeceğim.
Amacım, 20 yıl geriye dönerek bir sorgulama yapılması olanaksızlığını ortadan kaldırmayacak ama en azından tarihe not düşerek kayıt altına alınmasına yarar sağlayacaktır.
O dönem, Anadolu Ajansı (AA) Kocaeli Bürosu muhabirlerinden biriydim. Marmara ve sonrasındaki 12 Kasım Düzce depremi dahil, 6 aylık bir sürede hep deprem çalışması yaptık ve belki de yaşamsal ayrıntılara çok dikkat edemedik. Ama, kamuoyunun önüne pek gelmeyen bilgileri, ne zaman, nerede olursa olsun paylaşmak o gün de görevimizdi bugün de görevimiz.
Marmara depreminin hemen ardından Kocaeli Valiliği’ni ziyaret eden ve gazetelere açıklama yapan bir devlet bakanına, 'internette ülkeye 1.5 milyar dolar hibe kredi veriliyor. Buna ilişkin ne tür bir plânlamanız var' diye sormuştum.
O bakanın 'Bunlar yalan, yok öyle bir yardım' diyerek 'sen hangi kurumda çalışıyorsun ?' sorusunu bana yöneltmişti.
Çok değil, 20 Ağustos 1999 tarihli Sabah Gazetesi ekonomi sayfasında, bakana yönelttiğim soruyu doğrulayan Reuters kaynaklı bir haber vardı.
O haberin küpürünü kesip ilgili bakanın Ankara'daki makamına fakslayıp yeni bir değerlendirme yapıp yapmayacağını da sormuştum.
Halen kendisinden yanıt bekliyorum...
Bu arada;
Ülke kaynaklarının (insan dahil) nasıl ve kimlere teslim edildiğinin en çarpıcı örneklerinden birini anımsarken, dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı hakkında deprem konutları için çıkan şaibeleri de UNUTMADIĞIMI ve ne olursa olsun UNUTMAYACAĞIMI bilmenizi isterim !
O depreme ilişkin aklımdaki ve bilgi dağarcığımdaki (Benim dışımda 3-4 gazetecinin daha) deli sorulardan birini daha sormadan duramayacağım.
-İl kriz merkezinde kriptolu yazışmaları yapan memur, Başbakanlık Kriz Merkezi'ne ölü sayısını kaç olarak bildirmiştir ?
-Bildirilen rakamın 35 bin ölü olduğu ve yurt dışına aynı sayıda ceset torbası siparişi verildiği doğru mudur ?
-Kripto ile geçilen rakam doğru değil ise o memur 'basına bilgi sızdırdı' gibi uydurma bir gerekçeyle daha sonra neden yargılandı ?
-Ölü sayısı 20 bini aşınca, bilindiği üzere yasa gereği 'afet bölge' ilanı gerekiyor. Ülke imalat sanayinin önemli bölümünü elinde tutan bölge için 'afet bölgesi' ilanının 'önemli bir vergi kaybı yaratacağı' düşüncesinden hareketle mi ölü sayısı 17 bin civarında gösterildi ?
-İstatistiklere bile giremeyen bir o kadar ölü ne oldu ve cesetleri nerede toprağa verildi ?
-'Devlet, vatandaşına yanlış bilgi vermez' ve de 'yalan söylemez' ise bu iddialara bugüne kadar hiç kimsenin açıklayıcı yanıt vermemiş olması anlaşılabilir bir durum mu ?
Bu soruların yanıtını 20 yıldır bulamadım. Yıldönümünü birkaç gün önce geride bıraktığımız o doğa felaketinden ders çıkartmayı ilke edindim. Ama, yukarıda yanıtını aradığımı söylediğim sorular hiç eksilmedi. Nedeni de, gerçek yanıtları verecek yetkili ve etkili tek kişinin ortaya çıkmaması ya da çıkartılmamasıdır.
Bu soruların yanıtını bulup aydınlatacak olanlara ise şimdiden teşekkür ederim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.