Lafla özgürlük olmuyor !
Ülkede ve dünyada, basının gerçekten özgür olabilmesi için tüm basın kuruluşları, çalışanları ve de kendini basınla ilişkilendiren mekanizmaların yaklaşımı "MIŞ" gibi yapmaktan öteye gidip ciddi mücadeleler içermelidir.
24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü'nü düşünürken, aklımdan geçenleri de paylaşmak istedim.
Bu yıl, sansürün kaldırılmasının 112. yılıydı. Bu süre gerçekten çok önemli. Ama, gazeteciler, gazeteler ve haberler, iktidar tarafından halen baskı altında tutulmaya çalışılıyorsa, birilerinin 'kalem kırma' konusunda çok ciddi bir stratejiyi uygulaması söz konusudur.
Birlikte düşünelim;
112. yıla gelmişiz ama onlarca gazeteci çeşitli bahanelerle hapishanelerde tutuluyor ve yüzlerce gazeteci de yargılanıyor.
Bu mu özgürlük ?
Şu dönemde, çok net olan bir durum var. O da, iktidarın hoşuna gitmeyen her haber hakkında dava açılıyor olması.
Hal böyleyse, basın özgürlüğünün sağladığı zemini korku zeminine çevirmek isteyen anlayışın halen egemen kılınmak istenmesine karşı verilecek mücadele, gazetelerin ve gazetecileri hem görevi, hem onuru hem de umududur.
Gazeteciler, elbette ki gerçekten bayram kutlayacağı günlerin umudunu hep taşıyacak ve gereken mücadeleyi verecektir.
Gazeteciler ve gazeteler, toplumsal değerlere saygılı, sorumluluk bilinci içindeki bir anlayışla görevini yerine getirirken, özgür olmalışır. Özgür basın, demokratik toplum düzeninin korunmasının da en büyük güvencesidir.
Kaldı ki;
Yasaklamalar, bir yandan mutlaka yeni mecralar açar, diğer yandan ise özgür kanallara su akışını sağlar.
Şunu herkes çok iyi bilmelidir ki ;
112 yıl önce elde edilen özgürlüklerin gerisine gidilmesi asla kabul edilmeyecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.