KÜÇÜK EYLEM PLANLARIM
Kaç yaşlarındaydım, hatırlamıyorum. Yaşlılığımda kullanmak üzere güzel anılar biriktirmeye karar vermiştim. Bir günüm, mümkünse bir öncekine benzemeyecekti. Çok büyük şeyler zaten yapamazdım, imkânlarım buna müsait değildi. Ayrıca, her gün önemli bir farklılık yaratmak da oldukça zordu.
Elbette beni böyle bir karar almaya iten bir sebep vardı. Gün sayısını bile unutmuyorum, beş gün arka arkasına hep aynı şeyleri yaparak yaşadığım için sıkılmıştım. Sonra, “bu beş günü üst üste koysam ve sadece bir gün olarak yaşasam, neyi kaybederim” diye sordum kendime. Verdiğim cevap, “hiçbir şey”di.
O günden sonra çok küçük de olsa, her gün o güne has farklı bir şey yapma karar verdim.
Neler mi yaptım?
-Zorunlu değilsem eğer, asla arabaya binmezdim.
-Okula ya da işe gittiğim yolları her seferinde değiştirirdim. Hala bildiğim bir yere giderken aynı yolları tercih etmem. Daha önce görmediğim sokaklardan, caddelerden geçmekten çok büyük keyif alırım.
-Tanımadığım amcalara, teyzelere, bayanlara selam verir, günaydın veya iyi akşamlar derdim. Siz hiç denediniz mi bilmiyorum. Çok küçük bir eylem planıdır ama müthiş zevk verir. Şöyle ki; önce hafif bir şaşkınlık geçirirler. Bu “tanışıyor muyuz” şaşkınlığıdır. Bu tavrı tanırsınız. O vakit, sizde şu mesajı veren bir beden, mimik duruşu sergilersiniz “hayır, tanışmıyoruz. Sadece içimden geldi.”
Hiç konuşmasanız da beden ve mimik dillerinizle karşılıklı anlaşırsınız. O, bu mesajı aldığı vakit, onun için de o an, sıradan bir an olmaktan çıkmıştır ve biraz şaşkın ama hoş bir mutluluk içindedir. Sonra geçip gidersiniz. Bütün bu sözsüz anlaşmalar birkaç saniye sürer. Benim için, o günün karı budur.
-Mesela, sokakta oynayan, tanımadığınız çocukların oyununa hiç dâhil oldunuz mu? Bir deneyin derim. Çok güzeldir.
-Başka bir gün, yürüdüğüm yollarda, sadece benim duyabileceğim şekilde şarkılar söylerdim. Bir de mümkünse ayağıma bir çakıl taşı geçirir, top oynuyor gibi sürükleye sürükleye giderdim. Aynen çocukların oyununa ortak olmuş gibi, bu eylem planımı da çok severdim.
-Yağmurlu ve karlı günlerde, uygun zamanlarda, kesinlikle şemsiye kullanmazdım. Yağmurun ve karın dokunuşlarını hissetmek isterdim.
-Bunların içerisinde belki de en enteresan olanı, lisedeyken, canım sıkılıyor, diyen arkadaşları toplar onlarla hayal kurma seansları yapardım. İlk seansları ben başlatırdım. Daha sonraları, bu işi dönüşümlü olarak yaptık. Bazen kısa süre de olsa, o hayallere öyle kaptırırdık ki kendimizi, gerçekmiş gibi ağlardık, heyecanlanırdık. Ama bir oyun oynadığımızı da bilirdik. Oyunun bitiminde, can sıkıntısından eser kalmazdı. Yüzlerimiz aydınlanır, gözlerimizin içi gülerdi.
Bir de hala devam ettirdiğim etkili bir eylem planım var. Herkes gibi öfkelenirim, kızarım, hayal kırıklıklarım olur, ağlarım ama hiçbir zaman kin tutmam. Kin ve bitmeyen öfkeler uzun süreli hamallıklardır. Bu kötülüğü kendime asla yapmam. Varsa böyle bir sıkıntınız bir deneyin derim. İnsan çok hafifliyor…