İktidar çevreleri algı operasyonu konusunda son derece maharetli.

Algı operasyonu nasıl yapıldığını iyi biliyorlar.

İsim değiştirerek veya aynı ismi arapça söyleyerek..

Farklı telaffuz yetkililerin sorumluluğunu azaltmaz.

Aksine daha fazla dikkat çeker...

Önce ki gün Başbakan Davutoğlu’nu haberlerde izlerken kullanmış olduğu Deaş sözcüğü bunun en somut göstergesidir.

Durduk yerde Irak ve Suriye bataklığına sürüklendik.

Şöyle geçmişe yönelik bir hatırlatma yapmakta fayda var.

Mesela iktidar Esad ile can ciğer kuzu sarması iken ortak bakanlar kurulu yaparken dönemin Başbakan’ı Bodrum’da birlikte tatile çıkarken, “kardeşim” sohbetlerinden geçilmezdi.

O zaman ismi Esad’dı!

Ne zaman ki, Suriye’de iç savaş patlak verdi.

Ankara isyancıların yanında saf tuttu.

Maddi ve manevi her türlü desteği esirgemedi!

Şam’a gidip Emevi camiinde namaz kılma sözleri verildi.

Esad hemen anında Esed oldu.

Bugünlere nasıl gelindiğini anlamamız açısından geçmişte yaşananları hatırlatmakta fayda var.

İşid’in durumu da aynen öyle.

Dünya’nın her tarafından cihad için Türkiye üzerinden Suriye’ye girip çıkarken henüz adları İşid değildi.

O zamanlar radikal islami gruplar deniliyordu kendilerine.

Suriye’de savaşıp Türkiye’de dinleniyordular.

Hatta Başkent’te bir hastane de üniformalı ve silahlı resimleri gazetelere servis edildi.

Ankara Esad’ın gideceğine kendini inandırmıştı.

Bir süre sonra cihadcılar Irak Şam devletini kurduklarını ilan ettiler.

Artık onlara resmen İşid denmeye başlandı.

Yaptıkları eylemleri onaylamadılar ama mazur gördüler.

Ankara’ya göre onlar öfkeli gençlerdi.

Yandaş yazarlar ekranlara kurulup İşidcileri haklı göstermek için hayli mesai tüketti.

Devlet kurduklarını ilan eden sunni gençler

Irak’da, Suriye’de ezilen halkı güya temsil ediyordu!

Bizim etkin çevrelerimiz fotoğrafı böyle görmeyi tercih etti.

Bize o kadar yakındılar ki!

Musul’u ele geçirdiklerinde tüm batılı ülkeler konsolosluklarını boşalttı.

Biz ise konsolosluğumuzu boşaltmaya ihtiyaç bile duymadık.

Nasıl olsa cihadcılar sunniydi, bize dokunmazlar diye düşündüler.

Sonunda beklenen oldu dokundular!

Derken masum cihadcılar!

Kafa kesmeye, ırza geçmeye başladı.

Kadınları köle pazarlarında satışa çıkarttılar.

Dünya onları dehşet dolu gözlerle izlerken bizim etkin çevrelerimiz onları İşid değil Deaş demeyi uygun gördü...!

İşid’i Deaş’a dönüştürmek yapılan katliamları, canilikleri hafifletmez.

En azından pazartesi günü Suruç’da 32 gencimizin katledilmesini haklı  gösteremez.

Bu gençlerin 3 tanesi Kocaeli bölgesinde ikamet ediyordu.

Diğerleri ise Türkiye’nin değişik bölgelerinde.

Halen daha siyasal islamcı çevreler bu katliama yeterince tepki gösterebilmiş değil.

Bu gidiş sağlıklı bir gidiş değil.