HERKESİN SÖYLEYECEK SÖZÜ OLMALI
Siyasal iktidarların, ilkelerine veya daha önce verdikleri sözlere aykırı olarak izledikleri “fırsatçı politikalar” taraftarları aracılığıyla kamuoyuna “gerçekçi politika” veya “real politik” diye yutturulur.
Elbette “gerçekçi” denilen ama aslında “fırsatçı” olan bu politik çıkışlar ya geçmişe dayalı veya geleceğe yönelik “büyük hayaller” ile tartışılarak içinde eritilmeye çalışılır.
Bu durum genellikle “demokratik” olmaktan çok demogojik tarafı ön plana çıkartır.
Temel hak ve özgürlükleri korumak yerine seçmenin veya yurttaşın duygularını tahrik ederek veya okşayarak mevcut iktidarı sürdürmek isteyen politikacıların sıkça başvurdukları bir yöntemdir.
Bu yüzden hiç bir sorunu konuşamaz olduk.
Ne yerel iktidar ne de merkezi hükümet bugüne kadar vermiş oldukları sözlerin hiç biri gündeme gelmiyor, ağıza alınmıyor.
Emeklinin, işsizin, çalışanın, öğrencinin, öğretmenin, işadamının, esnafın pek çok kesimin sorunu ve sıkıntısı var.
Ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunların başlıca nedeni “demokrasinin kurum ve kuralların etkin ve verimli işletilmemesinden kaynaklanan” sıkıntılar yatmaktadır.
Biraz kendimizi sorgulayalım.
Biraz geçmişi hatırlamaya çalışalım.
Nasıl oldu da bugünlere geldik.
Bazı insanlar para gücüne teslim oldu.
Bazı insanlar da korkularının esiri oldu.
Korktukça, sustukça neleri kaybettiğimiz, neleri kaybedeceğimizi pek çok insan görüyor.
Bunu bir marifet gibi alayıp pullayıp anlatıyorlar.
“Hayır” diyen olursa hemen hain yaftası vuruluyor.
Böyle bir iklimde düşünce açıklamaya çok sayıda engel var.
Ne yazık ki, anayasa mahkemesi gibi yüksek seçim kurulu gibi, danıştay ve yargıtay gibi, meclis gibi demokratik rejimin bekçisi olması gereken kurumlar “demokrasinin hırpalanma süresine” seyirci kalmakta.
Geçtiğimiz hafta cuma günü Saadet Partisi Gebze ilçe başkanlığı Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kürdaş ile Ankara temsilcisi Mustafa Yılmaz Gebzeli gazeteci ve gazete sahipleri ile birlikte yemek yedik.
Referandum ile ilgili sohbetimiz oldu.
Konu döndü dolaştı milli gazete neden “hayır” söylediğini gazete yetkilileri anlatmaya çalıştı.
Bazı Gebzeli gazete yetkilileri neredeyse “hayır”cı gazetecilere hiç hoş olmayan sözler sarf etti.
Bu tahamülsüz yaklaşımları pek çok yerde görmek mümkün.
Hatta Milli Gazete’nin temsilcilerinden öfkesini alamayanlar, bana yöneldi.
Söyledikleri aynen şu cümleleri aktarıyorum:
“İçimizde İsmail Kadı dışında “hayır” diyen gazeteci yok.”
Bu durumdan rahatsızlık duymam.
Çünkü “hayır”demek için pek çok neden var.
Ancak evet diyen insanlara her zaman saygı duyarım.
Demokrasi böyle yaşar ve gelişir.
Başkalarını baskı altında tutarak
Gerçekleri hiç kimse gizleyemez ve engelleyemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.