HERKES DURUMUN FARKINDA...!
Yaklaşık elli yıldır Türk siyasetini hafızalarımda taşırım.
Çocukluğum demokrat partili bir ailede geçti.
Bu ülkeyi yaklaşık 70 yıldır sağ ve muhafazakar iktidarlar yönetmekte.
Planlı ekonominin uygulandığı yıllarda tarım sanayi ve hayvancılık ülkemizin kalkınmasında önemli bir yer aldı.
Bölge ülkelerine tarım ve hayvan ihracatı yapıldığı günleri hatırlarım.
Hiç unutmam ülkede işler yolunda gitmediği zamanlarda merhum Celal Bayar durduk yerde “bu kış komünizm gelebilir”diye açıklamalarda bulunurdu.
Bunun üzerine iktidarda bulunan Adalet Partisi hükümeti hemen sıkı tedbirlere yönelirdi.
Bir dizi yasaklar ve yasaklamalar ardarda sıralanırdı.
İç düşman üretme konusunda memleketimiz kadar mahir bir o kadar da başarılı başka bir coğrafya zor bulunur.
Kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin tarihinin yazıldığı günlerden geçiyoruz.
Gün geldi referandumda “hayır” diyenler ya da banka hesaplarında döviz bulunduranlar “terör destekçisi” olmakla eşdeğer görüldü.
Terör tanımının bu kadar kolay yapıldığı bir yerde “milli güvenlik” meselesi pamuk ipliğine bağlı olması kaçınılmaz olur.
Memlekette en küçük bir hak talebinde bulunmak “ileri” olmayan sıradan demokrasilerdeki gündelik imkanlar “milli güvenlik zedelenir” bahane edilerik boğulur hale geldi.
Bunlardan somut örnekler vermek gerekirse bugüne kadar siyasi iktidara koşulsuz destek veren Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası ile Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası MESS patronları ile yapmış oldukları toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca iktidar işçilerden yana değil de işveren sendikası MESS’den yana taraf oldu.
Biranda 130 bin işçinin grev kararına yasak getirildi.
Benzeri bir durum ise kültür sanat faaliyetlerinde yaşandı.
İktidar bürokratlarının hoşuna gitmeyen tiyatro oyunları ve kültür sanat faaliyetlerine ikinci bir izne kadar yasak getirildi.
Hiç unutmam 1972 yılında Uğur Mumcu’nun yazmış olduğu “sakıncalı piyade” oyunu Trabzon’da bir sinemada Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncuları tarafından oynanırken oyuna müdahale edilmişti.
İnsan sormadan edemiyor, “işçilerin grevi ile bir tiyatro oyunu hangi milli güvenliğe zarar verir”?
Siz siz olun özgürlüklerinizden ve haklarınızdan asla vazgeçmeyin derim!
Aradan onca zaman geçmesine rağmen teknoloji gelişti ancak yasakçı yöntemler hiç değişmedi.
Bu ülkenin en büyük güvenlik sorunu gelir dağılımındaki adaletsizliktir!
Bir de keyfi uygulamalardır!
Bir bakmışsınız ki, ansızın seçmen sandıkları önünüze konmuş.
Anlayacağınız seçim her an kapıda olursa şaşırmayın.
Olmaz olmaz demeyin, hiç olmadık şeylerin yaşandığı günlerden geçiyoruz.
Aslına bakarsanız herkes işin farkında ancak konuşan, sorgulayan, risk alan insan sayısı oldukça sınırlı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.