HEPİMİZ TUĞÇE KAZAZ’IZ

HEPİMİZ TUĞÇE KAZAZ’IZ

Tuğçe Kazaz’la ilgili haberlere meraklı değildim ama bazı haberleri insanın gözüne gözüne sokuyorlar. Tıkladığım internet gazetelerinin hemen hepsinde Kazaz haberi vardı. Birçoğunu es geçerken sonunda merakıma yenilip bir bakayım dedim.

 

Videoyu oynatmadan önce, üzerinde donup kalmış resim karesini inceledim. Tuğçe Hanım, yaptığı işin doğruluğuna içten inanmışlıkla dururken, sunucunun duruşu iğreti ve tereddütlüydü. Belli ki kafası oldukça karışmış. Daha doğrusu, doğrunun ne olduğunu kestiremeyen bir boşluğa düşmüş.

Videoyu açtım. Tuğçe Hanımın mimikleri,el-kol hareketleri, söylediklerine kayıtsız şartsız inandığını ispatlıyordu. Öyle ki, o dakikalarda yayının akışını, sunucuya rağmen kendi değiştiriyor. Sunucu ne yapacağını şaşırıyor, amma velakin konuğun direktifine de itiraz edemiyor. Tuğçe Kazaz, şehitler için önce bir dakikalık saygı duruşu ardından da İstiklal Marşının çalınmasını istiyor. Sunucu şaşkın “canlı yayındayız ama” diyor. Tuğçe Hanım, sunucuyu hiç takmıyor. İşi bilmediğinden mi, yoksa konuya ve ortama katmerli bir mukaddeslik katmak istediğinden mi “abdest almak gerekir mi” diye soruyor. “Şunca yıldır yayıncıyım, ilk defa böyle bir şey başıma geliyor” dese de, mukaddes havanın ağırlığı altında itirazı kursağında kalıyor sunucunun ve Tuğçe Hanım, muzaffer oluyor.

(Tüm Türk Toplumu için, şehitlerin, saygı duruşu ve istiklal marşının önemi büyüktür ancak taş yerinde ağırdır derler, bazı taşları,gelişi güzel yerinden oynattığınızda, inanç temellerinde sarsıntılar oluşturabilirsiniz.)

 Bu videoyu izlerken,  hiç şaşırmadım, garip de bulmadım. Niye garip bulayım ki, etrafımda, devlet yönetiminde, ekranlarda, sosyal ağlarda milyonlarca Tuğçe Kazaz var. Bence o bir ikondur. Yani Türkiye’nin hal-i pür melali, Tuğce Kazaz’da zuhur etmiştir.

Kavramlar, olaylar, kişiler,mekanlar farklı olabilir ancak Tuğçe Kazaz’ın hayatına, mantık silsilesine, tarihi bilgisine,felsefi derinliğine, siyasi kifayetine bakın Türkiye’yi çözersiniz. Türkiye’nin genelinden eksik kalan tek tarafı; hakaret ve küfür. Onu da bayan oluşuna mı bağlamak lazım, yoksa nezaketine mi bilemiyorum.

Tuğçe Kazaz, milyonlarca insan gibi büyük laflar ettiğini düşünmekle kalmıyor, söylediği şeylerin derinlikli, toplumu yönlendirici ve öğretici şeyler olduğuna yürekten inanıyor. Hem de öyle bir inanıyor ki, hani kesseniz kanı akmaz, derler ya, o biçim. Tam da Türkiye toplumunun milyonlarcası gibi.

Demiş ki, “onlar öldüğü için şehit oldular.” Yalan mı, ölmeseler şehit olmayacaklardı, en kötü ihtimalle gazi olacaklardı. Neresi yanlış bu sözün de, sosyal medyada eğlencesi yapılıyor?

 “Bu mantığa göre ölen herkesin şehit olması lazım, oysa şehit olmak için ölmekle birlikte, dini bazı kriterlere sahip olmak gerekir” diyorsanız, boş verin derim, o kadar ince düşünmek yorar bizi. O yüzden düşünsel olarak bizi yormayanlar evladır.

Ayrıca, Tuğçe Kazaz, Türkiye gündemine ne zaman ve nasıl düşmüş, hangi evrelerden geçerek bugünkü Tuğçe Kazaz olmuş bir inceleyin, Türkiye’nin Tuğçe Kazaz’la bir kader birliği olduğunu göreceksiniz. Teşbihte hata olmaz der büyüklerimiz, Tuğçe Hanımın gelişim ve değişim süreçleri ve şimdiki hali bana Türkiye’yi hatırlatıyor.

Konunun ince ayrıntılarına girsem(ki asıl benzerlikler oralarda)yazı 4-5 sayfa tutar.

Yılmaz Özdil yazmış “Tuğçe Kazaz, canlı yayında herkesi saygı duruşuna davet etti” haberini  okuyanların sayısı “Davutoğlu’ndan Londra’da çok kritik açıklamalar” haberinden otuz misli fazla” imiş.

Boşuna demedim, hepimiz Tuğçe Kazaz’ız diye.

 Ayrıca Tuğçe Hanımı inceleyip, sağlam benzerlikler kurunca, benim kanaat önderim bile olabilir diye düşünüyorum. En azından, bundan kelli, devletin değişimleri ve gidişatı hakkında fikir edindiğim milyonlardan biri olacağı kesin.

Bilmem anlatabildim mi?

 

 

 

 

Bu yazı toplam 190 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi