Sokak köpeklerinin, barınaklara alınarak öldürülmesinin yolunu açan yasa değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne geldi. Yüksek mahkemenin kararı beklenirken, düzenlemenin iptal edilmesini isteyen yurttaşlar ülkenin birçok yerinde sokaklara çıkıyor.

Neden mi? Geçtiğimiz haftalara Gebze’de yürekleri sızlatıp, halkı öfkelendiren bir katliam gerçekleşti. Gebze Belediyesi’ne ait “Bakımevi”nde aralarında yavru kedi ve köpeklerin de olduğu 43 hayvan ölü bulundu.

Belediye başkanı katliamı ortaya çıkaranları suçlayıp, ölü bulunan hayvanlar için ‘’kaza geçirdi, hastaydı’’ dese de sayımı yapılabilen 43 hayvan’ın Gebze ilçe sınırlarında aynı günlerde kazayla yada hastalıkla ölmesi hayatın akışına aykırıydı, ölü hayvanlarda kaza izi yoktu ve bu açıklama kimseye inandırıcı gelmedi.

Tamda bu inandırıcılığı olmayan açıklamanın üstüne sağlıklı hayvanları kaldıkları yerlerden çıkarıp iğne yaptıkları ve tesisin veterinerlik kısmına götürüp daha sonra çöp poşetleri içerisinde konteynerlere attıkları anlar dron kamerasına yansıdı. Çöp poşetleri açıldığında iğne ve şırıngalar hayvanların yanlarındaydı. Hatta ölü denilen kimi hayvanların daha can çekiştiği kameralara yansıdı.

Yapılan açıklamalar inandırıcı gelmediği için halk sorguluyor, halk sorguladıkça Gebze Belediyesi açıklamalarının şiddetini artırıp, halkı ağızlarından hiç düşürmedikleri aşağılayıcı sözlerle suçluyor, üstüne üstlük birde hedef gösteriyordu.

İlk ‘’soruşturma açıldı. İlgili ve yetkililer açığa alındı.’’ diyen belediye, Gebze kitap fuarına katliamdan kaynaklı katılmaktan vazgeçen yayınevlerini ‘‘duyarlılık istismarcısı’’olmakla suçladı. Dilin ve üslubun her açıklamada seviyesizleştiği bir sonra ki açıklamada ise katliama tepki gösterenlerin ‘’sözde hayvan sever’’ oldukları söylenerek rebitalasyon merkezi önünde çadır kurdukları için merkezi çalışamaz hale getirdikleri iddia edildi.

Açıklamalar birbirini izlerken başka bir açıklama da ‘’Hayvan Rehabilitasyon Merkezimize Pervasız Saldırı’’ adı altında gerçekleşti. Cinayeti belgelemek ve olası başka katliamları engellemek için oraya giden hayvan severleri işgalci ilan etti. 75 hayvanın kaçırıldığını ve mamaların gasp edildiğini söyledi. Hayvan severleri pervasızlıkla suçlayıp 75 hayvanın iadesini istedi. Bu açıklama ölümün pençesinden son anda "kaçırılan" hayvanları ‘’neden geri işitiyorsunuz? Yarım kalan işinizi tamamlamak için mi?’’ yorumlarını da beraberinde getirdi. Belediye sanki halkına düşman kesilmişti. Sonraki açıklamasında katliama tepki verenleri ‘’Siyaset mühendisliği’’ ile suçladı. Ve her sıkıştıklarında sığındıkları yalan çok gecikmeden geldi. Hayvan severleri ‘’marjinal güçler’’ ilan etti.

Son açıklama ise ‘’Kaçırdıkları hayvanlar için para toplamaya çalışanlara dikkat’’ adıyla yapılsa da sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamaların altına yazılan yorumlara bakıldığında kim yaptıklarıyla itibarını ayaklar altına almış görülüyordu.

Gel gelelim asıl meseleye. Şayet iktidar, 2004 yılında kendi çıkardığı kanundaki ‘kısırlaştır-aşıla-yerine bırak’ modelini uygulasaydı, üretim ve ticareti yasaklasaydı, barınak diyerek güzelledikleri kampları inşa etmek yerine kısırlaştırma seferberliği ilan etseydi, birkaç sene içerisinde yüksek popülasyon azalabilirdi. Devasa petshop fuarlarıyla, üreticiler ve yetiştiricilerle hayvan rantı durdurulsaydı, 4 yıl içerisinde yurtdışından nesneymiş gibi 3 milyon köpek satın alınmasaydı, bu sistemde dönen paradan vazgeçebilinseydi yüksek popülasyon azalırdı. İktidar kendi sorumluluğunu yerine getirmediği gibi, şimdi artan hayvan popülasyonundan dem vuruyor ve belediyelere uygulatamadığı kısırlaştırma seferberliğinin faturasını, hayvanlara kesmeye çalıştığı için Gebze gibi onlarca yerde benzer ölümler yaşanıyor.