Siyasal krizler kendini gösterdiğinde devlet kurumları işlevini yerine getiriyor olması önemli güvencedir.

Nasıl olsa herşey hukuk içerisinde çözülür diye düşünürüz.

Günlük yaşamımızı ona göre ayarlarız.

Geleceğe güvenle bakarız.

Peki ya, kurumlar işlevini yerine getirmiyorsa hukuk sistemine olan güven diplere vurmuşsa siyasetçiler sandıkta elde etmiş oldukları  başarı saldırının hedefi haline geliyorsa durum vahim.

Tek sesliliğe itiraz eden basın ve gazete binaları basılıyor, hedef haline geliyorsa sistem büyük ölçüde sıkıntı içerisindedir.

Bu durum siyasal belirsizliğin çok ötesine geçen bir tablodur.

Anayasa işlemiyor, güçler ayrımı tamamen ortadan kalkmış, hukukun üstünlüğü üstünlerin hukukuna teslim olmuşsa...

Bu duruma son olarak potansiyel bir iç çatışma zemini ilave edilmek isteniyor.

Sokaklar adeta meydan okuma yerine doğru savruluyor.

Güçlü ve akılcı devlet meydan okumaz, sorun çözer gereğini yapar...

Ülkemizin içine sokulduğu terör ve kaos ortamı hem özgürlükleri hem de ekonomik şartları ağırlaştırıyor.

Bu gidişe engel olunmazsa tablo daha vahim hal alır...

Döviz kurlarındaki artış herkesi kara kara düşündürüyor.

Bizim sektörimizde kullandığımız kağıttan boyaya, baskı yaptığımız kalıba kadar herşey zamlandı.

Ekonomik dengelerde bozulma var.

Bu durum sokaktaki vatandaş içinde geçerlidir.

En büyük yatırımcı içinde aynı kural geçerli.

Bu belirsizliğin biran önce düzelmesi gerekir.

Bunun da yolu barış ve kardeşlik vurgusundan geçer.

Önceki akşam Gebze sokaklarında yaşanan durum şehitlere saygıdan çok devlet ve siyasal iktidar “sokakta biz varız” mesajına yönelikti.

Anlaşılan yaşanan bu süreçten kimse ortak payda çıkartma niyetinde değil.

Herkes kendine seçim sürecinde üstünlük sağlama  peşinde.

Sokak ve cadde başlarına yerleştirilen kamyonlar insanları mağdur etti.

Gürültü kirliliği pek çok insanın tepkisini çekti.

Kim veya kimler tarafından bu eylem  planlanmışsa hiç iyi bir tepki yöntemi değildi.

Gençlerin yaratıcı fikirleri bu gösteriden daha büyük destek bulduğu kanısındayım.