Gençlik Gelecek
Geçen ay 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ‘’kutladık.’’ Oysa artık ne bir ulusun egemenliğinden bahsedebiliyoruz nede çocukların ülkemizde bayram edebildiğinden.
Geçtiğimiz haftalarda ise 19 Mayıs Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramıydı... Ne boş sözlerden öteye geçebilen, gerçekten anlaşılabilmiş bir Atatürk’ten bahsede biliyoruz ne sporla iç içe yaşayan, beden ve ruh sağlığını koruya bilen bir gençlikten. Kaldı ki geleceğe ‘güvenle’ bakamayan, çaresizce iş aramaktan bunalan gençlik nasıl bayram kutlayacak?
Direk konuya girmekte fayda var. Zira 19 Mayıs günü ekran başında gençliğe hitap eden devlet yöneticilerinin gençlerimiz adına çizdikleri pembe tablolara itiraz ediyorum. Öncelikle bilmeleri gerekir ki okuma imkânına sahip olmayan ya da eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına giren ya da giremeyen gençlerin durumu anlattıkları gibi iç açıcı değil.
Gençler arasında işsizliğin çok ciddi sorun olduğu biliniyor. İşe girme şansına sahip olanların ise çalışma koşulları oldukça kötü. Özellikle gençlerin sigortasız, düşük ücretli, uzun çalışma saatlerine sahip, insan sağlığına zarar verici koşullar içeren işlerde çalışmak zorunda kaldığı gizlenemez bir gerçek.
Genç işsizlik her geçen gün artıyor. Genç kadın işsizliği her geçen gün daha da fazla artıyor. Üniversite mezunu her 3 gençten 1’i iş arıyor.
Liseler ve üniversitelerde yaşanan sınav sistemi değişikliklerine ek olarak, artan fakülte sayısı ve buna bağlı olarak niteliği düşen üniversiteler, barınma sorunları, üniversitelerin yapısında gerçekleştirilen değişimler eğitimin niteliğini düşürmüş, üniversiteleri bilim üretme alanlarından bambaşka bir noktaya sürüklemiştir. Öğrencilere okul okuduğu şehri kalkındıran müşteriler gözüyle bakılıyor. Koronavirüs sürecinde ise yine yapboza dönüştürülen sınav tarihleri sebebiyle gençlerin hayatlarının en önemli dönemlerinden biri umarsızca karartılmıştır.
20 yıldır uyguladığı politikalar ile sadece bugünü değil gençlerin geleceğe dair umutlarını da tüketen bir yönetim var. Dahası bu 20 yılda gençlerin üzerindeki baskılar artmış; umutsuzluk, mutsuzluk ve geçim kaygısı genç neslin önünde büyük bir engel olarak yerini almıştır.
Bugün gençlerin yaşadığı sorunların başında işsizlik, güvencesizlik gelse de sürekli değiştirilen eğitim sistemi, kısıtlanan özgürlük ve iktidarın baskı mekanizmalarının yarattığı gelecek kaygısı da bulunmaktadır. 8 yılında Gezi direnişini hala alamayanlar ve suçlayanlar gençliğin 2013 Haziran’ında neden sokaklara çıktığını anlamak için buraya bakmalıdır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.