GELECEĞİ KONUŞALIM...!
Ülkemiz insanı kendi kaderini yeniden belirleyeceği tarihsel bir kavşağa doğru ilerliyor.
Diğer taraftan seçmenin önüne tarihsel bir fırsat çıkmış durumda.
İktidar kendi kurmuş olduğu oyunda yenilgiye uğrama olasılığı ile karşı karşıya.
Eldeki pek çok veriler iktidarın başkanlık referandumunda beklediği desteği bulamayacağı yönünde.
Daha doğrusu eğer muhalefet tarafından çok büyük bir hata yapılmaz ise bugün ki koşullarda dramatik ve sert bir değişim meydana gelmezse iktidar bloğu yenilgiye uğraması kaçınılmaz gibi duruyor.
Öyle ki, yandaş televizyonlar, gazeteler, hayırcı olan insanlara tehdit ve hakaret savurdukça mağduriyetler artıyor.
Ne günlere geldik değil mi...!
Ak Parti 2002 yılında ne söylemişti;
Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele için destek istemiştiler.
Pazartesi günü Müjdat Gezen’in sanat merkezine yapılan saldırı nereye doğru savrulduğumuzun işaret fişeğidir...!
Bütün bunlar yetmezmiş gibi yandaş bir televizyon kanalında Müjdat Gezen’in şahsında bu ülkenin aydınlarına yapılan hakaret ve tehditler utanç vericiydi.
Bu saldırgan kişileri kınıyorum.
Bir tarihsel kader anına doğru sürüklenen toplum yeniden ayrıştırılıyor.
Bugün saflaşma Cumhuriyetçiler ile saltanatçılar, aydınlanmacılarla-gericiler arasında, yobazlarla-laik dindarlar, işbirlikçilerle-yurtseverler arasında sürmekte...
Bu nedenle topluma dayatılan yeni başkanlık anayasasına “hayır” diyen blok kendi içinde bütünlüğü olmayan bir genişliğe sahiptir.
Bu yapıların hiç biri sınıfsal değil.
Ulusal ve felsefi içeriğe sahiptir.
Öyle ki ülkücülerden, kürt siyasetçilere solun tüm renkleri, merkez sağ ve islami gruplara kadar uzanan hayli geniş bir “hayır” bloğu söz konusudur!
Anlayacağınız bu referandumda başkanlık anayasasına “hayır” diyen her kişi çevre, grup, akım, siyasal hareket ve parti kendi anlayışına, kendi siyasal duruşuna, kendi inanç ve gerçekleri ile kendi kampanyasını yürütüyor.
Hayır bloğunun ortak yönleri bayrak, ülke bütünlüğü, parlementer demokrasi, iç barış ve kardeşlik, hukuk devletinin özgürlüklerin korunması gibi önemli konular yer almaktadır.
Sonuç olarak gerçek şudur;
Nisan ayının ikinci haftasında yapılacak referandum sonucu ya Türkiye yeni bir başlangıç için yolunu aydınlatarak devam edecek veya karanlık belirsizliğe savrulacak...!
Bütün bu fotoğrafta herkes kendine layık olan tabloda yerini almalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.