GAZETECİLİK ETİĞİNİ YENİDEN SORGULAMAK
Basında güven kaybı hızlı bir şekilde yok oluyor.
Gazetecilik tarihine ilişkin araştırma ve biyografileri takip ederseniz hep aynı şeyi görürsünüz.
Her devrin gazetecisi, bir önceki dönemin gazeteciliğini örnek gösterir.
Mesleki kalitenin bozulmasından yakınır.
Hiçbir dönem gazetecilik mesleği bu kadar tartışma konusu olmamıştı.
Toplumun haber alma hakkının gözetilmediği, basın patronlarıyla iktidarların çıkar hesapları gündemi belirliyor.
Çoğu kez reklamcılar gazetelerin birinci sayfa haberlerini yazdığına tanık oluyoruz.
Bu şartlar altında gerçek gazetecilikten söz etmek imkansız!..
Yanlış anlama olmasın.
“Gerçek gazetecilik yok” derken, gerçek gazeteci olmadığını söylemek istemiyorum.
Bu gün gerek yerel basında, gerekse yaygın basında kendini mesleğine adamış, sorumluluk sahibi çok sayıda meslektaşımız bulunmaktadır.
Bunların önemli bir kısmı ne yazık ki, işsiz durumda.
Buna rağmen “işsiz” ama “kaliteli” gazeteci sayısında artış var.
Geriye kalan bir gurup vicdan sahibi gazeteci büyük medya tekellerinde olup bitene karşı direniyor.
Eskiden, gazeteci her haberi yapardı.
Şimdi ise, herkes kendi mahallesinin haberini görüyor ve kolluyor.
Bu durum bana Hipokrat yemini yapmış bir doktorun kendi siyasi görüşünden olmayan insana, “sağlık hizmeti vermem” yaklaşımını çağrıştırıyor.
Güç sahipleri yerel seçimler yaklaştıkça yeni gazeteler aracılığı ile gündemi belirlemeye çalışacak.
Oradan buradan bilgi kopartıp, kes-yapıştır yöntemiyle haber “yaratan” kendi meslektaşlarının ürettiği haberleri masa başı değişikliği ile günü kurtarmaktadır.
Gazetecilik etiği ve meslek ilkeleri neredeyse çöpe atılmış durumda.
Hiç kimse meslektaşının yaptığı haberi kullanırken ismini yazma zahmetinde bulunmuyor.
Buna rağmen zor şartlar altında çok iyi gazeteciler yetişiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.