ÇOK İŞİNİZ VAR
Dur deme zamanı,geldi de geçiyor, hatta geçti bile.
Artık zararın neresinden dönsek kâr diye düşünmek gerek.
Mutlukent yerleşkesindeki Gaziler dağı'nda yapılan ağaç katliamına bahaneler bir dolu.
Her yerde devasa site inşaatları var.
Üstelik olması gerekenden çok daha yüksek katlı olarak inşaa ediliyorlar.
Net ve güven verici bir cevap verilmedi.
Yüzlerce ağaç yok edildi.
Kentsellik denilen bahaneyle...
Duyarsızlaştık...
On dokuz yıl önce geldiğim Gebze,sakin, her yanı orman olan yemyeşil küçük bir sayfiye kasabası havasındaydı.
Önceleri yadırgamıştım.
İstanbul gibi büyük bir karmaşadan geldiğim için.
Issız, kuş uçmaz, kervan geçmez yer gibi gelmişti.
Sonra yaşadıkça kanıksadım ve hatta sevdim bu ilçeyi.
Sessizliğinin yarattığı huzura alıştım, yuvam oldu.
Ancak gün geçtikçe bu küçük ilçe de büyüdü.
Sanayi Gebze'ye doğru kaydığı için, yerleşim ve nüfus gün geçtikçe arttı.
Kalabalıklaştık.
Artık bir hayli kalabalık bir ilçeyiz.
Çok değil son on yılda mantar gibi çoğaldı siteler.
Evimin karşısındaki arazi beş yıl önce tarlaydı, şimdi ise mini metropol...
Her yer hınca hınç doluyor.
Büyümenin getirdiği sancılı süreçler yaşanacak elbet gelişmek için.
Ancak gelişmek demek,daha çok modern konut, daha çok modern araç demek midir?
Devasa siteler yapmak için , yüzlerce ağaç kesiliyor.
Şehrin akciğerlerini yok ederken, geleceği çocuklarımıza bırakacağımızı düşünmüyorlar mı?
Hırs denilen mefhum, gözleri ve yürekleri kör etti.
Alışveriş merkezi, sinema, tiyatro
Şükür, bunların hepsi mevcut artık.
Geçenlerde acilen hastaneye gitmek zorunda kaldım.
En kısa sürede gidebilmek için ara yollara girdim.
Yolun iki kenarına park edilmiş araçlardan geçmek nümkün olmadı.
Yan sokağı deneyelim dedim, nerde orası da aynı.
Deneme yanılmayla on dakikalık yol, en erken yarım saat sürdü.
Ciddi bir otopark sorunumuz var.
Binalara yapılan otoparkların yetersiz geldiğini gösterir bu.
Araç kullanmak, ipte yürümeye dönüşmüş.
Cambaz da olsak kâr etmez, yer yok ki gidelim.
Caddeler deseniz İspark'ın meydanı...
Bu park yerleri de yol veya kaldırım üzerinde olmaz.
Plan projeye uygun bir park yapma söz konusu ise bu durumda yola park edilemez.
Çünkü yol, yani kaldırımın hemen yanına park etme demek kamunun ortak malı olan yolu işgal etmek demektir.
İşgal neticesinde hem trafikte aksama olur,hem de yangın ,ambulans gibi araçların geçmesi engellenir.
Vatandaş kaldırım veya yola park edemez.
Bu otopark sorununun temelinde Türkiye'nin belediyecilik anlayışının olmaması yatmaktadır.
Belediyeler, bazı binalardan otopark kurulacak bir alanı olmadığı halde buralara ruhsat verir.
Bunun karşılığında bu ruhsat için otopark ücreti alır.
Sonrasında otoparkı olmayan olmayan bu binalar , gelişi güzel yola parkeder.
Sözün kısası, uygulama bu iken bu binaları eksik otopark miktarı ile ruhsatlandıran belediyelerin yapması gereken ,en azından her daire için bir otopark yapılma şartıdır.
Bu açıdan bakıldığında, belediyelerin parselleri birleştirilerek ,inşaat yapılmasına izin vermesi ve böylece otopark sorununu belli oranlarda çözmesi mümkün olabilecektir.
Katlı otoparkların yapılması da elzem olan diğer ihtiyaçtır.
Aksi takdirde trafik kazalarının artışı ile can ve mal kayıplarının artışının paralel gitmesi önlenemez.
Önceki belediye yetkilileri bi konuda hiç bir yaptırımda bulunmadı.
Hatta modernleşme, kentleşme adı altında daha da betonlaşılmasına izin verdiler.
Malum rant ve nemalanma güdüsüyle hareket ettiler.
Şimdi gelecek olan yeni belediye oluşumunun daha ilgili,dürüst ve adil olmasını umuyoruz.
Ve öylede olur dileriz.
Koltukta oturmaya vaktiniz yok,sayın yetkili.
Çok işiniz var, çok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.