Fatoş Özut Kırtay

Fatoş Özut Kırtay

BİR VAR'MIŞ BİR YOK'MUŞ

BİR VAR'MIŞ BİR YOK'MUŞ

Ah! Konuşmak lazım şimdi.

Geride öylece mahzun duran, sus'a mahkum edilen kelimelerin özgürlüğü için...

Doldurup bavula yapılan haksızlıkları, tâ uzaklara atmak lazım.

Atmak için ayağa kalmak lazım...

Bizi bekleyen, hiç yürünmemiş, asfalt dökülen yollarda yürümek için...

Kış mevsiminde kıştır doğru...

Ama kışın çiçekler de açar yol kenarlarında, görmek lazım ...

Baharı kış ortasında solumak için...

Unutulmuş paslı bir hançer değiliz elbet, aksine kınından çıkmamış kılıcız.

İşlemeyen demir ışıldamaz, kından çıkıp, şavkımak lazım güneşe doğru...

Ah! Uzaklarda değil aslında o güneş, görebilmek lazım...
 

GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ,

İnanmak ve bilmek lazım...
 

Herkeste bir ulemalık, bir bilgelik...

Yolda tesadüfen karşılaşanlar, ayaküstü memleket kurtarıyorlar...

Hani derler ya, ağzı olan konuşuyor.

Ben de oldum olası hiç anlamam bu memleket meselelerinden.

Politika, siyaset, derin devlet, paralel yapı neymiş?

İlgi alanım değil.

Sittin senedir konuşuruz, bir kurtaramadık memleketi.

Boş verin, gelin Aziz Nesin'den okuyalım da, neşemizi bulalım...

 

"Bir varmış bir yokmuş...

  Evvel zaman içinde , koyun bulunmadığından keçiye Abdurrahman çelebi denilirken,

  birinin yiyip birinin baktığı bir ülke varmış. O ülkede her kişi salt kendi çıkarında olup,

  kimse kimseyi düşünmezmiş.

  Bu ülkede, günün birinde adamın biri yüksek bir yere çıkmış...

 -Padişah oldum .'  demiş.

  Herkes:

 -Nereden belli padişah olduğun? diye sormuş.

 -Yüksek yerde oturduğumdan belli bir, büyük laf ederim ondan...

 -Hadi büyük laf et de duyalım.

  Başlamış bizimki, bildiği bütün tekerlemeleri söylemeye.

  Ne k....ı çıbanlı topal çobanı kalmış, ne üç tunç tas has kaysı hoşafı...

  Yaz köşesi, kış köşesi, kulpu kırık kırk küpü...

  Dinleyenlerin çoğunluğu bayılmış bu sözlere, onlar da tekrarlamış.

  İçlerinden bir münafık çıkmış, 'Yahu bu adam deli! ' demiş ama kimse aldırmamış.

  Yüksek yerde, kendini padişah sanan adam,  'Bu duvarı badanalamalı, badanalamamalı,

  memleketi imar edeceğim.' diye tutturmuş...

  Saymış da saymış, sallamış da sallamış...

  Sonunda anlamışlar ki herif deli...Ama ne yapsınlar da,  yüksek yerden indirip, tımarhaneye atsınlar.

  Biri çıkmış, ' ben indiririm' demiş. Kendini padişah sanan adama varıp etek öpmüş.

-Padişahım, sen bizim padişahımızsın...Millet dışarda cülus merasimi için sizi bekliyor, demiş.

 Padişah, taht sandığı yüksekten iner inmez, hemen iki kişi arkadan deli gömleğini kafasından geçirip,

 sımsıkı bağlamışlar.

 Padişah, 'ulen alçaklar, bu sefer olmadı, ama bir dahaki taht cülusumda, ....' demiş..

 

Bu bir masaldır, kimisi için gerçek, kimisi için mavaldır .Amma  daha cülusunu bekleyen ne deliler vardır.

Onlar ermemiş muradına, biz bekleyelim boşuna. Gökten inmiş üç elma...

Ne bana, ne sana, ne Hasan'a..."

 

Güzel yazmış masalı büyük üstat ... 

Yukarıda belirttiğim gibi, siyasetten, memleket meselelerinden anlamam, ama masallardan iyi anlarım...

Masallarla,  büyüdük, olsun o kadar...

Masalları sevmemiz de, bilmemiz de hep bu sebepten.

Dimi ama...

Güneş balçıkla sıvanmazmış.

Gördük, inandık ve bildik artık...

Bu yazı toplam 3567 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatoş Özut Kırtay Arşivi

NESİL

18 Eylül 2024 Çarşamba 07:02