‘’Bir Menekşe Kokusunda Seni Aramak Var ya’’
Cemil Kırbayır, Kars’ın Göle ilçesinde Halkın Kurtuluşu, Devrimci Gençlik gibi derneklerle birlikte Göl-Der’i kurmuş, darbeden bir gün sonra, Göle’de yaşadığı evinden, 13 Eylül 1980’de gözaltına alınmış ve 8 Ekim’de, Kars Sıkıyönetim Gözetim Evi’ne götürülmüş.
Kars Sıkıyönetim Gözetim Evi’nde, Cemil Kırbayır’a, para ve giysi göndererek ulaşan ağabeyi Mikail Kırbayır, gözetim evine 9 Ekim’de gittiğinde, “burada öyle biri yok” denerek geri gönderilmiş. Ailenin ısrarlı sorgusu üzerine “firar etti” denmiş. Ailenin, Cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklara yapmış olduğu başvurulara cevaben yıllarca, Kars Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulaması yapılırken, 1980 yılında firar ettiği, yapılan tahkikat ve operasyonlarda yakalanmadığı ve İran’a kaçtığına dair bilgiler alındığı söylenmiş. Ancak, görgü tanıkları, aileye, Cemil Kırbayır’ın ağır işkenceye uğradığını, öldürülmüş olabileceğini bildirmiş.
Baba İsmail Kırbayır ise, sekiz ayrı makama dilekçe gönderip, oğlu Cemil’e, üç polis ve bir MİT görevlisi tarafından Kars Eğitim Enstitüsü’nde işkence yapıldığını, oğlunun öldürülüp cesedinin yakıldığını bildirmiş. Oğlunun kaçtığı iddialarına karşı ise: “Ben oğlumu bilmez miyim? Fizan’a kaçsa idi perişanlığımı düşünerek yine de bir yolunu bulur, ‘iyiyim baba’ diye haber gönderirdi.” demiş. Yazdığı her dilekçenin sonunda, “suçlularının er ya da geç adalet önüne çıkarılacağına inanıyorum” diyen, baba Kırbayır, inandığı şeyi göremeden, 1991 yılında, 74 yaşındayken can vermiş.
Berfo Ana’nın yüreğine giden bir yaşam damarı daha tıkanmış. Hayat arkadaşını kaybetse de Berfo Ana, hem aramaktan hem beklemekten hem de başka anaların arayışlarına ortak olmaktan vazgeçmemiş. Oğlu bir gün gelirse, kapıyı kilitli görüp dönmesin diye, kapısını hiç kilitlememiş. Oğlu bir gün döner de evi tanıyamaz diye, evine başka renk boya vurmamış. Oğlu bir gün gelir de kendisini evde bulamaz diye, katıldığı eylemlerin dışında komşuluğa dahi pek gitmemiş. Oğlu bir gün dönerse, buradan başka bildiği adres yok diye, ikamet adresini değiştirmemiş. Ama oğlu Cemil de hiç gelmemiş.
Ve 2011 yılında, TBMM İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyonu, yaptığı değerlendirme sonrası, ailesine; Kırbayır’ın, işkencede öldürülüp, cesedinin kaybedildiği sonucuna varıldığını bildirmiş. Tam 32 yıl boyunca oğluna kavuşabilme umuduyla yaşamış Berfo Ana’ya, devlet; “oğlunun öldürüldüğünü” söyledi. Berfo Ana da gözündeki yaşı ve son haykırışıyla onlara, “öldürüldüyse oğlumun kemiklerini verin, bir mezarı olsun istiyorum” dedi. İki talebi vardı; gömmek için evladına ait bir kemik ve başında dua edeceği bir mezar yeri... Fakat Berfo Ana’ya bol teselli ve göstermelik 12 Eylül davasından başka hiçbir şey verilmedi. Yaşlı diye darbeci Kenan Evren’e gösterilen hassasiyet, 105 yaşındaki Berfo Ana’ya gösterilmedi.
Sonra, hastalandığını, yatağa düştüğünü öğrendik Berfo Ana’nın. Geçirdiği bir ameliyattan dolayı ayağa kalkamıyor, günler geçip zaman ilerledikçe, belki bir daha fırsat bulamam diye vasiyetini bildiriyordu. 32 yıl boyunca evladına ait bir parça arayan Berfo Ana: “Ölürsem, oğlumu bulmadan beni mezara gömmeyin, mezara gömerseniz de oğlumun kemiklerini getirin, beni onunla beraber gömün.” diyordu. 105 yaşındaki Berfo Ana, belki çok daha önceleri hayattan göçüp gidebilirdi. Ama o; inatla, pencere önünde, ağlayan iki gözüyle, oğlunun geleceği günü bekledi. Ömrünün son anına kadar yüreği, devrimci oğlu Cemil için çarpan Berfo Ana, 21 Şubat 2013’te hayatını kaybetti. Geçtiğimiz hafta ölüm yıl dönümüydü. Onun gibi daha yüzlerce Cumartesi annesi, beklemekten ve aramaktan vazgeçmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.