BİR KEDİ HİKAYESİ.... YIL 2017…
"Bugüne kadar pek çok şehit verdiğimiz Suriye harekatında görev yapan uzman çavuşumuz Ömer Özkan, El Bab kasabasındaki kanlı çatışmalar esnasında, enkaz yığınlarının arasında bitkin halde bir kedi buldu.
Yara bere içindeydi, açlıktan, susuzluktan ölmek üzereydi. Matarasından su verdi, sırt çantasını açtı, kumanyasını paylaştı.
Kedicik kimbilir kaç günden sonra bulduğu yemeği şapırdata şapırdata hayata dönerken, Ömer kara kara düşünüyordu.
Orda öylece bıraksa, gönül razı değil, götürse, nereye götürecek?
El Bab dediğin yerde çadır bile yok, canlı bombaların arasında ölümle koyun koyuna uyuyor çocuklarımız…
Bir çare bulacağız elbet diye düşündü, parkasının göğsünü açtı, kediyi oraya yerleştirdi, artık ben nereye sen oraya dedi gülümseyerek…
Hakikaten öyle oldu. Neredeyse 24 saat boyunca, Ömer'in göğsünde yaşadı kedicik…
Beraber yediler, beraber çarpıştılar, beraber hayatta kaldılar. Neticede garnizona geldiler.
Ömer cep telefonu aracılığıyla kediyle birlikte fotoğraf çektirdi, “hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz, o da bizim himayemiz altında” notunu yazarak, sosyal medya hesabına koydu, hayvan severlere çağrıda bulunarak, yardım istedi.
Gaziantep Canlı Hayatı İyileştirme Derneği başkanı Cengiz Bayram bu çağrıyı gördü, derhal Ömer'le iletişime geçti, biz sahip çıkarız, bize emanet edin dedi.
Güzel dedi ama…
Ömer El Bab'ta operasyondaydı, Türkiye'ye gelmesi mümkün değildi, nasıl olacaktı bu iş?
Ömer aradı taradı, görevi bittiği için memlekete dönecek olan bir silah arkadaşını buldu, kediyi ona teslim etti, o da sınıra kadar getirip, Cengiz Bayram'a verdi.
Hemen veterinere götürüldü, tedavi edildi, bakımı yapıldı. Barınağa yerleştirildi. Karnı tok, sırtı pek, sağlığı gayet iyi, korkmadan, saklanmadan, huzur içinde mırıl mırıl uyuyarak… Kendisi için kelimenin tam manasıyla göğsünü siper eden Ömer'in sağ salim gelmesini, yeniden kucaklamasını beklemeye başladı.
“Yurtta Barış Dünyada Barış” diyen Mustafa Kemal'in askeri Ömer…
Savaşın ortasında bulduğu bu kediye ne isim verdi biliyor musunuz?
“Barış” dedi.
Senin ismin “Barış” olsun."
Hayatını ortaya koyarak çarpışan bir asker için bundan daha kahramanca bir davranış, bundan daha cesur bir tavır, savaşın yok ediciliğine karşı bundan daha yürekli bir meydan okuma olabilir mi ?
Canlı bombaların can pazarından Hollywood bile böylesine bir insani öykü hayal edebilir mi? Sanmıyorum.
Peki, abuk sabuk saçmalıklarla gündem meşgul edilirken, Türkiye'nin niye bu ilaç gibi haberden bangır bangır haberi olmuyor derseniz?
Medya insan olunca…
Eşeği bile dünya tanıyor.
Medya insanlığını yitirince…
Barış'ın kavramı da kendisi de bize çok uzak kalıyor maalesef....
Aslında köşemi simsiyah karartmaktı niyetim.
Yazmayacaktım.
Susmak bazen en büyük haykırıştır çünkü.
Ama yukarıdaki hikayeyi okuyunca paylaşmak istedim.
Sus'larımın tercümanı olduğu için...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.