25 KASIM
Yarın 25 Kasım..
25 kasım kadınlara yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele ve dayanışma günü.
Biliyorsunuzdur ya,yine de neden bugün böyle bir gün var ? hatırlayalım.
"25 kasım, Dominik Cumhuriyeti'nde,Salcedo'da
53 yıl önce 25 Kasım'da, Dominik Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardeşlerdir.
Ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan bir haber çıkar. Ama gerçek göründüğü gibi değildir...
Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya meydan okur .Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve en son olarak da 25 kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler...
Sonrasında, bu katliam kayıtlara "araba kazası" olarak geçer...
Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının kelebek olmasından da esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş, gerek Dominik'te gerek dünya da "kelebekler" adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlarlar.
Önce 1981'de Dominik'te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayında; 25 kasım , "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edilir.
Daha sonra 1985 yılında, BM tarafından "25 kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele" günü ilan edilir.
1981 den bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar, efsaneleşen bu üç kelebeği anıyorlar.
Oysa ne Mirabel'ler şiddet mağduru ilk kadınlardı,ne de son...
Onlardan önce de vardı kadına şiddet,bugün de var.
Milyonlarca kadın,eşinin,akrabalarının,
tehdit,baskı ve kontrol içeren fiziksel,cinsel,ekonomik veya psikolojik şiddetine maruz kalmaktadır.
Cinsiyete dayalı şiddet tanımıyla, esasen suç olan bu durum,özellikle gelişmemiş toplumlarda gelenek-görenek,aile mahremi gibi sözde kutsal kavramlarla mübah gösterilmeye çalışılmıştır.Oysa ki cinsiyete dayalı şiddet, bir insan hakları sorunudur.
Bu yaklaşım,Türkiye'nin hemen hemen her bölgesinde neredeyse hergün gerçekleştirilen aile içi cinayetlerin görmezden gelinmesine yol açmıştır.
Töre cinayetleri adıyla işlenen katliamların,kültürel bir özellik olarak toplumumuza yerleşmesine sebep olmuştur.Bu katliamları ortadan kaldıracak çözümlerin geliştirilmesine acilen gereksinim vardır.
Ülkemizde gün gün hatta an be an artarak yaşanan şiddete karşı hiçbir önlem alınmamaktadır.
Kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik güya etkin uygulanan politikaların,yasaların hiçbir caydırıcılığı olmadığı gibi,adeta azmettirici olduğu kanısındayım.
Eğer etkili olsaydı,rüyasında kendisini aldattığı için, karısını öldüresiye döven adam 5 ay ceza ile kurtulamazdı..
Tecavüze uğrayan genç kızı,üstelik hakim cübbeli adamın biri,kot giydiği için rızası var diyemezdi...(Kot pantolonun zor kullanarak çıkarılması neredeyse mümkün değilmiş!)
Çocuk yaşında sabiler, sapık pedofili hastalarıyla evlendirilemezdi.
Töre cinayetlerine kurban giden nice masumların katilleri,elini kolunu sallayarak dolaşamazdı.
İnsan görünümlü bir zebani,elinde palayla sokaklara çıkıp,kadına tekme atamazdı.
Cübbeli imam efendinin biri(!) çıkıp da,"kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza,insanlığa karşı yapılan şiddetle uğraşın" diye imansız bir laf edemezdi.
Yaşanan bu trajik olayların son bulması için,kadının baskı altında tutulmasına, kamusal alandan dışlanmasına neden olan kanun boşlukları iyileştirilmelidir.
Abidik gubidik seçme dersler yerine,okullarda zorunlu ders uygulamalarıyla, şiddetin bir insanlık suçu olduğu öğretilmelidir.Şiddetle mücadele konusunda kadınların farkındalık düzeyi arttırılmalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik eğitim programları oluşturulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
Toplumun temeli aile,ailenin temeli kadındır çünkü...
Bu yüzden özellikle erkekler,kadına karşı şiddete hayır diyoruz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.