20. Yüzyılın Nasreddin Hoca’sı Aziz Nesin
20 Aralık 1915 yılında Heybeliada’da dünyaya geldi Aziz Nesin. Matematiğe, Fiziğe ve Doğa bilimlerine ilgisi ve yeteneği olsa da yoksul bir ailenin çocuğuydu ve ücretsiz okuya bilmek adına askeri okula gitmesi gerekiyordu. Ankara’da Harp Okulunu bitirip asteğmen oldu. 2. Dünya Savaşı yıllarında Trakya, Erzurum, Kars, Erzincan ve Zonguldak’ta görev yaptı. 1945 yılında ordudan atılırken yaşadığı bu ayrılık yeni bir başlangıcın ilk adımı olacak, Aziz Nesin’i ülkenin en değerli aydınlarından biri yapacaktı. Ordudan atılan Aziz Nesin, artık yalnızca yazarak hayatını kazanacaktı.
Eserleri yurt içinde ve yurtdışında edebiyatçılar ve okurlar tarafından beğeniyle karşılanan, ülkenin ve dünyanın en büyük edebiyat, güldürü ödüllerine layık görülen, uluslararası toplantı ve söyleşilere davet edilip dünyada hayranlıkla okunan Aziz Nesin kendi ülkesinde her dönem siyasilerin hedefi oldu.
12 Eylül darbesi şiddetinin ağır bir şekilde yaşandığı dönemde bir grup aydının öncülüğünde bir dilekçe hazırlandı. Hazırlanan ve binlerce kişinin imzasıyla 15 Mayıs 1984 günü yayınlanan “Aydınlar Dilekçesi’’ Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı’na verildi. Aziz Nesin, Uğur Mumcu, Halit Çelenk, Yalçın Küçük, Erdal Öz gibi aydınların bir araya gelerek oluşturdukları ve yaklaşık 1300 imzayla desteklenen dilekçe, 12 Eylül darbesi karşısında bir aydın duruşunu simgeliyordu?
Ülkemizde aydın olmanın manifestosunu yazan Aziz Nesin 5 Temmuz 1995’de bir imza günü etkinliğinden sonra hayata gözlerini yumdu. 7 Temmuz günü vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü. Fakat eserleriyle yaşamaya devam eden Nesin, her doğum ve ölüm yıl dönümünde anılmaya devam etti.
106. yaş gününde Aziz Nesin’i B. Sadık Albayrak’a sormuş, bir internet haber kanalı için yaptığım bu söyleşide Albayrak ile Nesin’in hem hayatını hem de önemli siyasal süreçlerde ki aydın tavrını konuşmuştum. Söyleşiden bazı önemli yerleri sizinle de paylaşmak istiyor, sözü B.Sadık Albayrak’a bırakıyorum.
‘’Bugün en çok Aziz Nesin ve onun soyundan aydınlarımızın olmayışının eksikliğini yaşıyoruz. Son nefesine kadar aydın sorumluluğu, inancı ve umuduyla yaşamıştır. Akla inanan, aklın toplumda egemen olmasıyla sorunların çözüleceğine inanan bir ütopyacıdır. Nesin Vakfı, onun ütopyasının somut bir parçasıdır. Toplumuna, daha doğrusu onu Darüşşafaka ve Askeri Okullarda okutarak bir yazar olmasını sağlayan yoksul halkına kendini borçlu duyduğunu yazar. Yazdıkları ve yaptıklarıyla halkına borcunu ödemeye çalıştı.’’
‘’Aziz Nesin’in hak ettiği değeri görebilmesi için aydınlara yakışır bir Türkiye kurmamız gerekiyor. Sabahattin Zaim gibi gericilerin adını taşıyan üniversiteler yerine Aziz Nesin, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal üniversitelerinin olduğu bir Türkiye yaratmamız gerekir. Onların kitaplarının yüzbinlerce basıldığı ve okunduğu bir ülkede hak ettikleri değeri alacaklardır.’’
‘’Aziz Nesin, aynı zamanda dünyanın en yalnız insanlarından biriydi. Bir öyküsünde, yazı masasında yazı yazan yazarın dünyanın en yalnız insanı olduğunu söyler. Ama Aziz Nesin en yalnız olduğu kadar, en kalabalıktır da. Bu halkın çelişkilerini, zaaflarını ve erdemlerini, çirkinliklerini ve güzelliklerini en iyi kavrayan ve eserleriyle ortaya koyan yazarlardan biridir ve kendini Aziz Nesin’in aynasında gören bu halk da onu çok sevmiştir. Zübük’lere karşı ondan güç almıştır. Aziz Nesin adı halkın dilinde bir deyime dönüşmüştür. 20. Yüzyılın Nasreddin Hoca’sı olmuştur. ‘’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.