SÖZÜN BİTTİĞİ ALANLAR ÇOĞALIYOR...!
Çoğu kez Aziz Nesin keşke haklı çıkmasaydı dediğim zamanlar olur.
Hergün akla, hayale sığması imkansız konularla güne başlıyoruz.
Kimi zaman bu duruma nasıl geldiğimizi sorgulayacak zamanımız kalmıyor.
Bir insan kendisi için hak gördüğü bir konuyu nasıl oluyor da bir başkası için lüks veya fazlalık olarak kabul görüyor!
Üstelik bunu devlet kurumu için öneriyor.
Bu durum son yıllarda kanıksanır hal aldı.
İktidara yakın Memur-Sen Sendikası hızını alamamış olmalı ki, toplu sözleşme görüşmelerinde vermiş olduğu teklif hakikaten Aziz Nesin’in fıkralarını zorlayacak türden olmuş.
Kendi sendikalarına üye olan yandaş memura daha fazla ikramiye verilmesini talep etmiş!
Böyle bir konunun şakası bile insanı rahatsız eder.
Gerçi bu tür uygulamalara sıkça rastlar olduk.
Bir kaç gün önce iktidara yandaş olmayan öğretmen sendikasının temsilcisi sosyal medya üzerinden kullanmış olduğu ifade buna benzerdi.
Milli Eğitim tarafından okul yöneticileri sınavında “yine yandaş sendikanın üyeleri sınavları açık ara önde silmiş süpürmüş” ifadesini kullanmıştı.
Kulakları çınlasın iktidar mensubu eski bir milletvekili 2007 yılında benzeri bir konu üzerine kendisine soru sormuştum, vermiş olduğu cevap da şöyle demişti;
“Artık bu tür uygulamalara alışmalısınız, biz istediğimiz kişilerle çalışırız” söylemine yer vermişti.
Demek oluyor ki, bu olup bitenler tesadüf değil
Hiç kimse liyakat aramıyor.
Yandaşlık kültürü her kapıyı açar hale geldi.
Haksızlığın ve adaletsizliğin önü açıldımı onu kimse durduramaz.
Şöyle bir düşünelim, bir zamanlar pek çok kişinin yere göğe sığdıramadığı “hoca efendileri” her istediği kişiyi ve kurumu vezir de yapıyordu rezil de yapıyordu.
Sonra ne oldu, durum ortada!
Hukuk kuralları bir kez yok saymakla bir şey olmazla işe başlandı.
Cumhuriyet Gazetesi yazar, çizer ve yöneticileri yaklaşık dokuz aydır tutuklu bulunduğu dava geçtiğimiz pazartesi yani 24 Temmuz günü başladı.
24 Temmuz aynı zamanda 109 yıl önce basında sansürün kaldırılış yıl dönümü.
Ortaya öyle bir iddianame konuldu ki, doğrusu “hiç şaşırtıcı” olmadı.
Çünkü bu tür ciddiyetten uzak davalarda yıllar önce biz de yargılandık.
Dönemler değişse de uygulamalar birbirine benziyor.
Cumhuriyet’in icra kurulu başkanı Akın Atalay’ın savunmasında ilginç konular yer almış.
Akın Atalay’ın evinin parkelerini yapan parkeciye gönderdiği 2500 TL’lik banka havalesi parkecinin oğlunun masak raporuna giren iş ilişkisi nedeniyle şüphe uyandırmış.
Siz siz olun bu tür işlerinizi yaptırırken boyacı, badanacı, lokantacı, kırtasiyeci, tesisatçı akla ne gelirse bu kişileri titizlikle araştırın.!
Aklıma bir konu geldi, onu anlatmadan geçmek istemiyorum.
Şu ünlü Balyoz, Ergenekon davaları üst üstte başladığı günlerde bir hemşeri kahvesinde oturuyoruz.
Yanımda emekli eski emniyetçi var.
Yapılan gözaltıların haksız ve hukuksuz olduğunu söyledim.
Emekli emniyetçi “bu işlerde suç aranmaz herkese uygun icraatlar yapılır”demişti.
Bugün yaşananların hiç birini artık şaşırtıcı bulmuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.