SESİMİZİ DUYAN VAR MI?
Gerçekleşen depremin hemen sonrası devriye gezip kamera kaydı yapan polis otosundan polis merkezine ‘’ Kocaeli büyük hasar var. Yardım lazım, yardım!’’ çağrısı iletildi. Telsizin karşı tarafında sakin bir ses, ‘’Anlaşıldı. Tamam’’ dedi. Fakat felaketin büyüklüğü gece aydınlanıp sabah olunca, yardım çığlıkları ayyuka çıkınca fark edildi.
Son dakika haberlerinde kandilli rasathanesinden alınan bilgiye göre Marmara bölgesinde Gölcük merkezli bir depremin gerçekleştiği ve ilk belirlemelere göre 50 kişinin öldüğü söylendi. Sonra spiker 100 dedi. 200 dedi. 300 dedi. Spiker sustu. Deprem bölgesine ulaşılamıyor, hiçbir yetkiliden bilgi alınamıyordu artık.
Deprem sonrası Devletin afetlere karşı ne kadar hazırlıksız olduğu anlaşıldı. Doğal afet kuruluşları panik içinde ne yapacağını düşünürken en yalın haliyle insan dayanışması ön plana çıktı. Enkaz altından yaralı çıkan hastaneye gitmeyip göçük altında kalanları çıkartmaya çalışıyor, Askerler elleriyle üst üstte yığılmış betonları kaldırıyor, yıllarca ölüme kazma sallayan maden işçileri iş aletleriyle Kocaeli ye gelip yaşamı geri getirmeye çalışıyordu.
Devletin tüm olanaklarından faydalanan Türk Kızılay’ında çadır rezaleti yaşanıp, kurum adam kayırma haberleriyle çalkalanırken ve dönemin ırkçı sağlık bakanı Osman Durmuş kafayı Ermenistan ve Yunanistan’dan gelen insani yardımlara takmışken 52 ülkeden kurtarma ekipleri yardıma koşuyordu.
17 Ağustos 1999 yılı pazartesini Salıya bağlayan gece saat 03.02’de 7,5 büyüklüğün de gerçekleşen deprem 45 saniye sürdü. Deprem de resmi raporlara göre, 17.480 kişi öldü, 23.781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan verilere göreyse kayıplar çok daha fazlaydı. 50.000 ölü, ağır ya da hafif olmak üzere 100.000'e yakın yaralı vardı. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişi evsiz kalmıştı.
Deprem sonrası Yapılara onay veren ve onları denetlemeyen yetkililer hiçbir ceza almazken bütün suç evleri yapan müteahhitlere atıldı. Yargılanan müteahhitlerin çoğu da Devletle birlikte ‘’ortak suç işlemenin verdiği yetkiye dayanarak’’ ceza almadı. Haklarında yaklaşık 2100 dava açıldı. 1800'ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız kalırken Kalan 300 davanın 110 kadarına verilen cezalar ertelenip geri kalan davalar 2007 tarihinde 7.5 yıllık süreleri dolduğu için zaman aşımına uğradı. Depremin simge ismi Veli Göçer ise 7,5 cezaevinde kaldıktan sonra 2011 yılında serbest bırakıldı.
1999 depreminden bu yana 14 yıl geçti. Fakat doğal afetlere karşı mücadelede sorunu halkta, çözümü deprem sigortasında bulan Devletin bu basit zihniyeti hiç değişmedi.
Hidroelektrik santraller doğayı tahrip ederken, daha, yeni yapılacak boğaz köprüsünün yerini tutturamayan Hükümet inatla Akkuyu’ya Nükleer santral yapmak isterken, ormanlar yakılıp sermayedarlara peşkeş çekilirken, gece yarısı onaylanan torba yasayla TMMOB’un yetkileri elinden alınıp deniz kumuyla çürük binalar yaptığını kabul eden Ağaoğlu Marmara bölgesinin her yerine binalar dikerken, 14 yıl önce yıkık duvarlar arasında yankılanan bu sözü haykırmanın yine zamanı. ‘’Sesimizi duyan var mı?’’. ‘’Orda kimse var mı? ’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.