SABİT FİKİRLİ!
Nietzsche şöyle demiş:
"Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkûmdur. Bu durum düşüncelerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir.."
Aynen öyle.
Sabit fikirli olmak kadar ahmakça başka bir şey daha yoktur.
Çünkü onlar inatçı katır gibidirler, dediğim dedik öttürdüğüm hep düdük derler.
Kargadan başka kuş tanımaz, bildiği yoldan şaşmazlar.
Ne anlatırsan anlat bildiğini okur, yanlışını doğru diye savunur.
Çünkü o sabit bir düşüncenin kurşun askeri olmuştur bir kere.
Düşünsenize 40 yıl önce dünya nasıldı…
Bugün sıradan olan birçok araç gereç o yıllarda hayal gibi bir şeydi.
Örneğin sabit fikirli olanlar 40 yıl önce teknolojinin bugün geleceği noktayı asla düşünemediler.
Beyinlerine empoze edilen fikirlerinin esiri olup çıktılar.
Çünkü onlara göre kendilerinin doğru olarak gördüğü fikirlerine göre bir gün herkes kendileri gibi düşünecek ve yaşayacaktı.
Dünya tek tip olacaktı!
Sabit fikirliler aslında faşizme giden yolun taşlarını örerler.
Faşizm tek tip sabit bir düşüncenin sonucu değil mi zaten?
Faşizmin ise insanlığa ne büyük yıkımlar yaşattığı herkesçe malum.
Sadece Nazi Almanyası’nda Avrupa’da 6 milyon insanın ölümüne, milyonlarca insanın yaralanıp sakat kalmasına neden oldu.
Düşüncelerimizi yenileyerek, değiştirerek ancak amacımıza ulaşırız.
600 yıllık Osmanlı niye çökmüştü?
Çünkü kendisini yenilenmeye kapatmış, kendi içinde izole olmuş, Batının teknolojisini, bilimini almamayı yeğlemişti.
Matbaanın 400 yıl sonra ülkemize gelmesi sanırım bunun en somut kanıtı olsa gerek.
Osmanlıyı yöneten sabit fikirli, yeniliğe, değişim ve dönüşüme kapalı zihniyet sonuçta büyük kayıplar yaşatmıştı.
Osmanlı çağı yakalayamadığı, bilimi ve yenileşmeyi reddettiği için çöktü.
Neyse ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi değişim ve dönüşümü sağlayan bir devrimci lider sayesinde ülkemiz birçok zorluğu aşarak muasır medeniyet yolculuğunu sürdürdü.
Bugün Türkiye demokrasi sistemi içindeyse hiç kuşkusuz bu Cumhuriyet devriminin sonucudur.
Sözün özü sabit fikirli insandan bir halt olmaz, kendisini de, çevresini de karanlığa mahkûm eder.
Yenileşme insanı ve yaşadığı toplumu çok daha ileriye götürür.
Mevlana yüzyıllar ötesinden ne güzel demiş:
“Dünle beraber gitti cancağızım ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım…”