OTOBÜSTEKİ DEMOKRASİ
Otobüste yanına oturduğum adamla, adet olduğu üzere önce havadan sudan konuştuk. Sonra yine adet olduğu üzere politikaya girdik.
4 ay sonra yapılacak yerel seçimlerde Gebze’nin yeni belediye başkanı kim olacak, hangi partiden olacak, konusunu tartışmaya başladık.
Gebze’nin toleranslı, kültürlü yönetme hoşgörüsü olan bir belediye başkanına ihtiyacı var.
Yanımdaki arkadaş, topraksız köylülerden, sendikasız ve iş güvencesiz işçilerden, açlık sınırının altında inim inim inleyen emeklilerden üzkemizdeki kardeş kavgasından söz etti.
“Bir gün sonra 24 Kasım Öğretmenler günü, politikacılar adet yerini bulsun diye o gün öğretmenleri övecek, göklere çıkaracaklar. Sonra da Ankara’da öğretmenler tomalarla zehirli gazlar, soğuk sular sıkacaklar, coplayacaklar, tutuklayacaklar”
24 Kasım Pazar günü bütün bunlar yapıldı!..
Ankara’da hükümetin öğretmenlere verdiği değeri gözlerimle gördüm, ruhumla yaşadım.
Savaşta bile böyle şeyler yapılmaz.
Bu durumu ayrı bir yazıda yazacağım.
Biz otobüse dönelim:
Bizim konuşmalarımız bir anda otobüsü birbirine kattı. Oturanların iki katı kadar insan ayakta duruyordu ve bu durumda kimse ses çıkarmıyordu. Ama bir çoğu benim iyi niyetli konuşmalarıma tepki gösterdiler.
En çok da orta yaşlı suratlı, çili memur kılıklı bir adam tepki göstererek “Hükümetin düşmesini daha çok beklersiniz” beni kastederek, sinirli sinirli, “Sokaklarda slogan atmakla, miting yapmakla hükümeti düşüremezsiniz”.
Ben de ona hükümeti ben değil, işçiler, köylüler, öğrenciler, emekçiler düşürecekler dedim.
Bin kere söyledim:
Halkı yanlışa yönlendiriyorsunuz diye. Bazı yurttaşlarımızın bu tür yanlış davranışları önce yoksulluğun sonra da eğitimin başarısıdır. Politikacılar en iyi bu işi biliyorlar.
Fenalık yapıyorlar, halka en büyük kölelik ve kötülük yerini halini bilmeyen emekçi insanların kendi kendilerine yaptıkları kötülüklerdir.
Yazık!..
Futbol takımı tutar gibi parti tutuyorlar insanlarımız.
Tartışma tam bitmişti ki, zayıf, veremli avurdu avurduna geçmiş genç bir kadın geldi, tam önümde durdu. “Benim eşim tam bir yıldır işsiz, bazı nedenlerden dolayı kimse ona iş vermiyor, aç kaldık, ne yapabiliriz?”
Buyrun da bu kadına bir cevap verin.
“Eşimden ayrılacak hale geldim”
Açların, işsizlerin, evsizlerin hallerinden karnı toklar anlamıyorlar. Daha bir sürü iç karartıcı şeyler söyledi.
Sevgili okurlar,
Bu otobüste bir şeyin iyice farkına vardım. Türkiye’de kolay kolay demokrasi olmaz.
Şu an baştaki hükümet tüm işini gücünü demokrasinin olması için harcasa, -ki böyle bir şey yapmazlar da-
Gene de olmaz çünkü bizde demokrasinin ön koşulu olan fikir, hoşgörü ve tahammül yok.
Bu da kolay kolay oluşan bir şey değil.
Demokrasinin birinci şartı olmazsa olmazı başkalarının hak ve hürriyetlerine saygı duymak, herkesi olduğu gibi kabul etmek. Biz de demokrasi olmaz. Çünkü Türkiye’yi yönetmeye çalışanlar (sözde) demokrasi istemiyorlar.
Hem bir talep yokken neden istesinler ki?
Demokrasi isteyenlerin ilk önce kendilerini demokrat olacaklar, bu uğurda mücadele verecekler.
Bizdekiler çok konuşan ama çok az şey söyleyen insanlar.
En iyisi kalkmak/ yeter artık demek lazım
Vazgeçmemek için kırıntılarından yaşamın/Karşı çıkmak var gücümüzle
Yaşanır hale getirmek lazım dünyayı”
Bentol Brecht
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.