MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ VE EĞİTİM-SEN (2)
Müfredat tartışmaları uzun zamandan bu yana sürmektedir. Başta Milli Eğitim Bakanları olmak üzere Hükümet, MEB, eğitim ve bilim alanı ile ilişkili bütün kurum ve kuruluşlar ile bürokrasi olmak üzere hemen her kesim suçlu olarak müfredatı görmektedir. Eğitimin bugün geldiği yer itibarı ile ortaya çıkan olumsuz sonuçlarından ve sorunlarından büyük oranda müfredat sorumlu tutulmaktadır. Bir bakıma yaşanan başarısızlıkların kaynağı olarak müfredat gösterilmektedir. Bugün suçlu olarak on yıl önce değiştirilen müfredatı görme, gösterme ve ilan etme gelinen süreçte eğitim alanında yaşanan başarısızlığın bir göstergesidir.
AKP Hükümeti 4 yıl önce bu yasa tartışılırken ‘amaçlarının dindar nesiller yetiştirmektir’ diye açıklamıştı. Cuma günü kamuoyuna taslak olarak sunulan müfredatın 4+4+4’lük sistemin ve hükümetin açıklamalarının devamı olduğunu söyleyebiliriz. Müfredatta yer alan değişikliklerin bu saptamamızı güçlendiren bilgiler barındırdığını saptadığımız bulgulardan anlıyoruz.4 yıl önce eğitim sistemine ve çocuklara yönelik başlatılan format atma işlemi müfredat ile sürüyor. Eğitim sistemi verili düzenin ideolojik ve stratejik alanlarının başında gelmektedir. Müfredat ise eğitim sisteminin stratejik yönelimlerinde ilk sırada yer almaktadır.
Geleceğin toplum tahayyülü eğitim sistemi üzerinden kurulur. Eğitim sisteminin müfredatının içinde yer alan kazanımlar, semboller, simgeler, beceriler, değerler, imgeler, ögeler, motifler ve örüntüler ile modeller ise bireyi şekillendirir ve yönlendirir. Bu nedenle müfredata atfedilen önem çok büyüktür. Bu analizi yapmadan müfredat değişikliklerini popülist aktüel yönleri ile almak bizi yanlış algılara götürür. Yanlış yapmamanın yolu geçmiş ile bugün, bugün ile gelecek arasında diyalektik bağlamları kurmaktan geçmektedir. Müfredat; toplumsal ve kültürel yaşamda, insanlar arası iletişimde ve ilişkilerde, eğitim kurumlarında, bütünleşme, çatışma ve dengelemede meydana gelen değişimleri içermelidir.
Ayrıca değişikliklerin tamda toplumun bir yay gibi iki uca doğru gerildiği, kutuplaşmanın tavan yaptığı bir dönemde gündeme getirilmesi oldukça manidar. Toplumsal gerginliğin bu denli doruğa tırmandığı bir dönemde sürecin ne kadar sağlıklı tartışılacağı ya da kimi konulara dair yapılan eleştirilerin taslak içeriğinde ne kadar yer alacağı kocaman bir soru işareti. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi müfredatının ‘hazır değil’ denilerek ertelenmesinde bu sürecin bir etkisi var mı? Bu değerlendirmelere rağmen dikkate alınma ihtimali azda olsa yine de bir analiz yapmak yararlı olacaktır.
Ekonomik, sosyal, teknolojik ve kültürel alanda yaşanan gelişmelere ve ilerlemelere paralel oluşan toplumsal ihtiyaç ve talepleri karşılamak için eğitim müfredatının değişimine zaman zaman ihtiyaç duyulabilir. Bu değişimin oturması gereken pedagoji ve sosyoloji bilimi ile alanla ilgili diğer disiplinlerin ilkeleri, ölçütleri ve normları müfredatın temelini oluşturur. Bunların yanında geleceğin yaşamını büyük oranda etkileyecek değişkenler olan dört boyutun; a-bilim ve teknikteki gelişmelerin, b-bilgiye ulaşma, kullanma, değerlendirip, geliştirmenin, c-insanın çözmek zorunda olduğu sorunlar ve gereksinimlerin, d-kendini tanıma, geliştirme ve gerçekleştirmenin müfredatın genel yaklaşımında olması gerekir.
Türkiye’nin nasıl bir müfredata ihtiyacı var? Eğitim-Sen olarak ne düşünüyoruz? Onu da Müfredat Değişikliği ve Eğitim-Sen yazımızın devamında tartışacağız. Aslında görmemiz gereken rejimle birlikte eğitim sistemini de kendi istedikleri gibi formatlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla referandumun içinde oylanan durumlardan biri de eğitimin kendisi