Bir dans dersi: La Lecon de Danse
Bir Dans Dersi'nin sahne tasarımı ve dekor çok sade, şık ve aynı zamanda çok çağdaş. Oyun, sosyal ilişkilerin karmaşıklığı ve bireyin kendini aşabilmesi...
Bir Dans Dersi'nin sahne tasarımı ve dekor çok sade, şık ve aynı zamanda çok çağdaş. Oyun, sosyal ilişkilerin karmaşıklığı ve bireyin kendini aşabilmesi ve yaşamla yüzleşmesi üstüne. Bu iki engelli ,kendi korkularını, endişelerini aşıp, ötekini kabullenip, yaşama meydan okumayı öğreniyorlar...
Paris’te (her ne kadar yazın ara verilmese de) sonbahar ile beraber tiyatro sezonu çok hızlı ve renkli başladı. Bir yandan Kukla Festivali, bir yandan Sonbahar Festivali, bir yandan klasik, modern bale gösterileri, bir yandan opera ve konserler, diğer yandan sahnelenen yepyeni müzikaller ve her akşam perde açan beş yüz oyunla tiyatro şöleninin tadından geçilmiyor.
Severek izlediğim oyunlardan biri de ‘Bir Dans Dersi’ (La Lecon de Danse) oldu. Bu nükteli romantik ve hoş komediyi, göz pınarlarımda biriken gözyaşlarıyla, titreyen dudaklarımla, duygusallığın doruğundaki bir ruh haliyle seyrettim. Güzel bir aşk hikayesi olan bu oyunu seyreden salondaki izleyicilerin de ruh hali benimkinden çok farklı değildi.
TEPETAKLAK OLAN BİR HAYAT
Senga (Andrea Bescond) çok ünlü bir dansçı. Ancak Senga geçirdiği ağır bir trafik kazası sonrası, maalesef dans edemez duruma gelir. Ve bu travmatik kaza ve yaralanma sonrası, bacağındaki ateli, alçısı ve koltuk değneğiyle, Senga’nın hayatı tepetaklak, yaşamı allak bullak olur. Onun için nefes alıp vermek kadar önemli olan dansın hayatından zorunlu bir şekilde çıkmasıyla Senga’nın yaşam sevinci de yok olup gider.
Ademar (Eric Metayer) önemli bir bilim adamı, araştırmacı ve profesör. Ademar aynı zamanda bir otistik. Sosyal ilişkilerinde ciddi problemler yaşayan bir otistik. Teknoloji dizaynı alanında araştırmalar yapan, insanlığı ve dünyayı iyileştirici ve yenilikçi metodlar geliştiren bir profesör. Ademar yaptığı derin çalışmaları dolayısıyla pek yakında bir ödül alacak. Ödül gecesi yapılacak törende Ademar çok zor bir sınavdan geçmek durumunda çünkü, o törende dans etmesi gerekecek. Ademar maalesef vücuduyla barışık değil. İnsanlara dokunamıyor, kimsenin ona dokunmasına da tahammül edemiyor. Ritim duygusu sıfır.
Senga ve Ademar aynı apartmanda oturuyorlar. Ademar korkaklığını ve utangaçlığını yenip, komşusu Senga’nın kapısını çalar. Ona dans etmesini öğretmesini rica eder. Para karşılığı Senga’dan dans dersi almaya başlar. Bu iki engelli karşı karşıya, imkansızın üstesinden gelmek üzere derslere başlarlar. Bir yandan Senga koltuk değneği ve alçısıyla, diğer yandan Senga’ya değemeyen ve kadın ona yaklaştığı anda geriye çekilip kaçan Ademar. Tabii ki oyunda garipliklere gülmeden edemiyoruz ama bu tezat ikilinin düştükleri durumlar biz seyirciyi duygulandırıyor, ümitlendiriyor ve sonuna kadar bu işin imkansızlığına inandırıyor. Replikler havada uçuşurken, komik durumlar şaşırtırken, oyundan tatlı yumuşacık bir şiirsellik akıyor, empatiden ziyade mutluluk içeren basit duygular içimize işliyor.
GEÇMİŞLERİYLE TANIŞMAK
Oyun bir haftalık bir sürede geçiyorsa da flash-back’ler sayesinde Senga’nın ve Ademar’ın geçmişleriyle tanışabiliyoruz. Senga’nın annesi ve ayrıldığı erkek arkadaşıyla ciddi sorunları var. Dans edemiyor, mesleğini icra edemiyor, para kazanamıyor. Darda. En önemlisi yaralı bacağını ameliyat ettiremiyor, çünkü anestezi ile ilgili alerji problemleri var. Ya ameliyat olacak ve ölme riskini göze alacak ya da sakat bir dansçı olarak ömrünü bir koltukta geçirecek. Ağır depresyonda.
Ademar ona değemiyor, dokunamıyor ama çalıştığı üniversitedeki bu işin uzmanı olan büyük bir profesörden bilgiler alıyor; Senga’nın bir türlü ulaşamadığı bu ünlü profesörden bir randevu bile ayarlıyor. Ademar ile Senga yavaş yavaş birbirlerine yakınlaşıyorlar. Dans dersleri esnasında Ademar onun omuzuna elini koyabiliyor, beline değebiliyor. Tören gecesi davetlilerle el sıkışmasını ve yanaktan havayı öperek durumu kurtarmayı öğrenirken ikili işi aşk boyutuna taşıyorlar. Öpüşüyorlar ve de sevişiyorlar. Bu ilk cinsel tecrübesini yaşadığı andan itibaren Ademar’ın psikolojisi tamamen bozuluyor. Senga’nın evinden kaçıyor. Senga’nın onu beğenmeyeceğinden şüpheleniyor, çünkü kendi bedeninden hoşnut değil. Küsüyorlar ve birbirlerini görmüyorlar.
Tören günü gelip çatıyor. Ademar, konuklarının önünde muhteşem bir konuşma yapıyor. Herkes ayakta alkışlıyor. Ödülünü alıyor ve sıra sosyalleşmeye ve dans etmeye geliyor; işte o sırada bir köşede gözyaşlarına boğulmuş olarak töreni izleyen ve onu yalnız bırakmayan dans öğretmeni Senga’yı görüyor.
Final gerçekten çok duygusal. Aşk yine galip geliyor, fiziksel engelleri yeniyor ve inanılmaz gücüyle yaşamımızdaki en üst mertebeye oturuyor. Sosyal ve kültürel olarak birbirlerinden çok uzak olan Senga ve Ademar’ın bir araya gelmesi imkansız gibi görünse de aşk sınır tanımıyor, kıvılcım çaktı mı çakıyor.
ÜNLÜ BİR DANSÇI
Senga karakterini canlandıran Andrea Bescond çok ünlü bir dansçı. Geçen yıl, tek başına oynadığı Gıdıklamalar ve Öfkenin Dansı (Les Chatouilles) oyunuyla en iyi Molieres ödülünü almıştı. Yine bu oyunda da döktürüyor. Profesyonel bir dansçı ve yorumcu. Koltuk değneği ve alçılı bacağıyla yaptığı dans hareketleri bir akrobatınkiyle eşdeğer. Engelli bir insanın tek bacakla neler yapabileceğini kanıtlıyor. Andrea Bescond duygusal, bazen agresif, bazen anaç, çarpıcı, ateşli, güzel, zarif, acılı, çabuk öfkelenen, yoğun yaşam arzusuyla kaynayan doğal bir Senga yorumluyor.
Elli dokuz yaşındaki Eric Metayer benim en favori oyuncularımdan bir tanesi. Kendisi yönetmen olarak da çok başarılı. Babası Alex Metayer gibi, o da, tiyatro dünyasının en beğenilenlerinden. Babası Alex Metayer’in yazdığı “Aimez- moi les uns les autres” (Birileriniz hepiniz beni sevin) ve Eric Metayer’in bir travestiyi canlandırdığı bu oyunla, gencecik yaşında bütün ödülleri toplamıştı. “Deli Dünya” (un monde fou) ve “39 Basamak” oyunlarıyla şöhretini ve ödüllerini katlamıştı. Bu oyunda Eric Metayer, Ademar’ı yorumlarken, bu karakterin tadını doya doya çıkarıyor. Otistiği bakışlarında, ses vurgularında, parmaklarının en uç noktasına kadar büyük bir hüner ve ustalıkla canlandırıyor. Bu karakteri kendi kişisel komik yaşam sevinciyle aydınlatıyor. Otistik karakteri karikatürize etmeden, aşırıya kaçmadan çok inandırıcı bir şekilde oynuyor. Asperger sendromuyla yaşayan engellilerin vücut diline birebir bürünerek, seyirciyi ele geçiriyor.
BÜYÜK BİR UYUM
Biri vücudunda, öbürü zihninde yaralı olan bu iki karakteri yorumlayan Andrea Bescond ve Eric Metayer, büyük bir uyum içinde oynuyorlar. Kadın ona bakıyor. Erkek onu güldürüyor. Erkek kadını gözlemliyor. Kadın onu baştan çıkarıyor.
“Bir Dans Dersi”ni Amerikalı yazar Mark St Germain yazdı, Eric Metayer ve Andrea Bescond uyarladı ve ritmi yüksek bir rejiyle sahneye koydular.
Bir Dans Dersi’nin sahne tasarımı ve dekor çok sade, şık ve aynı zamanda çok çağdaş. Oyun, sosyal ilişkilerin karmaşıklığı ve bireyin kendini aşabilmesi ve yaşamla yüzleşmesi üstüne. Bu iki engelli ,kendi korkularını, endişelerini aşıp, ötekini kabullenip, yaşama meydan okumayı öğreniyorlar…
Kaynak sözcü
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.