BARIŞ SELÇUK’A İTHAFEN
Hayatımda en çok heyecanlandığım ve etkilendiğim şeyin ne olduğunu sorsalar sevgili öğretmenim, arkadaşım ve dostum Barış Selçuk’un benimle ilgili yazdığı o değerli yazı olduğunu söylerim. Beni, bu güne kadar anlatan yazıların en güzelidir. Bu yazıyı okurken ağladım sonrada döndüm güldüm desem abartmış olmam. Shakespeare ve Dostoyevski tadı vardı. Sevgili dostum bu yazıda beni bana aşık etti. Yazıyı okuduktan sonra bu anlatılan adam ben miyim diye bir tereddüte düştüm. Bir yıl içinde beni bu kadar iyi tanımış, hayran oldum gözlem gücüne. İtiraf edeyim ki Barış’ta beni kendisine çeken saplantılı bir güç var. Kolay kolay kimsenin tesirine girmemde. Barış dost nazik, kibar, toleranslı, hoş görülü, ve çok sempatik bir insandır.
Sevgili arkadaşımın anlattığı uçuk kaçık ve delice kişiliğim orta okul sıralarından başlar. İnsanlar tarafından en çok aşağılandığım, itilip kakıldığım dönem bu dönemdir. Hiç unutmam Kızılay kurumu fakir öğrencilere okul kıyafeti verirdi. Bana verdikleri takım elbise çürük olduğu için on gün içinde dökülmüştü. Ceketimin kollarına, pantolonumun dizlerine annem dört köşeli yamalıklar yamamıştı. Sınıfta zengin çocukları önce yamalarıma sonra yüzüme imalı imalı bakıp geçerlerdi yanımdan. Çıldırırdım ama bir şey diyemezdim.
Beni bu konuda asıl yaralayan kendi fakirliklerini anlamayan ama benim yoksulluğumla alay eden ahmak çocuklardı. Çoğunun ailelerini tanıyordum. Hepsinin babaları zenginlerin ırgatlarıydılar. Ben bu tür insanları sonraki iş hayatımda da gördüm. Zenginlere “Allah daha çok versin” diye dua eden insanlar. Bu insanlar kendilerini sömüren hakaret eden kişilere duydukları saygıyı kendilerine duymazlar.
Sevgili Barış benim bu günkü marazı, aykırı, bozguncu davranışlarımın altında çocukluğumun ve gençliğimin ezilmişliği vardır. O acılar büyüye büyüye bu güne geldiler. Bundan dolayı bir müzik enstrümanı teli gibi gergin yaşıyorum. Şimdi bu yazıyı yazarken bile elim titriyor, öfkeleniyorum, içim sızlıyor… şimdi bile Barış hep beraber bulunduğumuz bu ortamda dost bildiklerim çoğu davranışlarımı inatçılık, dik kafalılık ve garez gibi anlamaya çalışıyorlar. Yüzüme söyleyeceklerinin çoğunu arkamdan konuşuyorlar. İçlerinden bana sapık diyenler bile oldu, deli diyenlere bir sözüm yok. Bu dostların bu tutumları ağır geliyor tabi.
Sevgili dostum Barış kadınlar konusunda farklı düşündüğümü ben sanada anlattım. Ben kapalı bir coğrafyadan geliyorum. Benim için temizliğe giden kızla tarlada çalışan kadının farkı olmadığı gibi, kapitalist bir kadınla onun yanında çalışan işçi bir kızın kadın olarak farkları yoktur. Vs. vs. vs. …. Gibi gibi gibi….?
Dostoyevski “Güzel gülen insanlar güzel insanlardır diyor” Benim için bu insanlardan biri de sensin. Ben seni ölen kardeşimin yerine koymuşum. Dostum bu söyleyeceğime yağcılık falan anlama sakın. İleride iyi bir yazar olacaksın sen. Ben sendeki okuma yazma uğraşına hayran oluyorum, çekemediğim tek tarafın budur. Beni anlamakta zorluk çeken dostlarıma da bir iki sözüm olacak. Yoksulluk aşağılanma kötü şeylerdir. Bu durumu kavrayamayacak kadar bir de cahilseniz kişiliğiniz un ufak olur, benim gibi. Yoksulluk hayatımın her anında karşıma çıktı. Doğru düşüneceğim her şeyi yanlış düşündürdü. Bazen bir kadın oldu, önce cilvelendi sonra dudak büktü üstüme sindi. Bazen kar oldu ağustos ayında başıma düşlerime yağdı. Üşüttü bazen yalnızlık oldu. İnsanlardan dostlarımdan kopardı. Biraz sevdi sonra dövdü..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.