Yasa öğretmenlerin  iş güvencesini kaldırıyor

Yasa öğretmenlerin  iş güvencesini kaldırıyor

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu kamuoyuna sızan tasarısı üzerinden değerlendirmeyi sürdüren Bozdoğan, “Bu yasa temel olarak öğretmenlerin iş güvencesini ortadan kaldırıyor. Öğretmenlik mesleğinin sürdürülebilir olması için süreklilik arz etmesi gerekiyor. Bi

zorunlu.jpg

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu kamuoyuna sızan tasarısı üzerinden değerlendirmeyi sürdüren Bozdoğan, “Bu yasa temel olarak öğretmenlerin iş güvencesini ortadan kaldırıyor. Öğretmenlik mesleğinin sürdürülebilir olması için süreklilik arz etmesi gerekiyor. Bir sınıf öğretmeninin, birinci sınıfta aldığı öğrenciyle devam etmesi gerekiyor. Ya da bir öğretmenin okuluyla arasında kurduğu bağ vardır, o öğretmene her sene okul değiştiremezsiniz” dedi. Bozdoğan ayrıca şunları kaydetti: 
MESLEKİ YETERSİZLİK NE DEMEKTİR
“Yasa tasarısı öğretmene güvenceli olarak çalışmadığını ve her an işinden olabileceğini hissettiren bir mantıkla hazırlanmış: İki yıl üst üste mesleki yetersizlik gösteren öğretmenin meslekten çıkartılmasına dair düzenlemeler içeriyor. Öğretmenlerin mesleki yetersizliği ne demektir? Mesleki yetersizlik öğretmenin sınıf yönetmesi mi, sınav soruları ve ders içeriği hazırlaması mı, görme işitme duyularının azalması mıdır? 
Eğer YÖK tarafından MEB ile beraber hazırlanan mesleki yeterlilik çizelgesi ile o bizim uzlaştığımız bir metin değildir. Bakanlık o çizelgeyi tek taraflı hazırlamıştır.  
TEK SORUMLU ÖĞRETMEN!

Öğretmenin mesleki yeterliliğini kim, nasıl ölçer? Örneğin okul müdürü müdür, marif müfettişi midir öğretmenin dersine girerek bunu ölçecek olan. Öğrencisi, öğrenci velisi veya öğretmen arkadaşı mıdır? Konuyu bütün olarak süzdüğümüzde, Bakanlığa hâkim olan, şu anki Milli Eğitim Bakanı’nın da sürdürdüğü, eğitimdeki sorunların tek sorumlusu olarak öğretmeni gören başka bir anlayışla karşı karşıyayız.  
BUNU HAK ETMEDİK!
MEB Bakanı, ‘Bir eğitim sistemi öğretmeni kadar ileridedir, öğretmeninden daha ileri değildir’ diyor, güzel. Bu cümleye bakıp öğretmene değer veren, onura eden bir bakış açısı olduğunu söyleyebilirsiniz. Biraz daha geniş bakıp düşününce çevresel ve yapısal faktörleri tamamen devre dışı bırakan bir bakış açısıyla karşı karşıyayız. Yasada tam anlamıyla, böyle bir mantıkla hazırlanmış. Çağrımız budur: Böyle bir muameleyi Türkiye’deki öğretmenler hak etmemektedir. Öğretmenlere bu şekilde davranmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur. 
PİYASACI MANTIK
Yasa aynı zamanda klasik, piyasacı bir mantıkla çalışma koşullarımızı arttırarak ücretlerimizi de sınırlandırıyor. Öğretmenin haftalık zorunlu ders saati sayısını, 30’a, haftalık çalışma süresini 35 saate çıkartıyor. Bu yasa adeta bir özel okul sahibinin kendi okulunda çalıştırmak için alacağı öğretmenin belirlediği piyasacı koşulları içermektedir. Oysa bizler kamu kurumlarında çalışıyoruz ve kamu kurumlarının en temel özelliği sosyal, kamusal hizmet üretmektir. Kamusal hizmetin de sürdürülebilirlik, toplumsal ve kolektif fayda üretme gibi temel özellikleri var. Bu ekonomik çıkarla ilgili bir durum değil. Hiçbir kamu okulunda finansal tercihler devreye girmez. Kamu okullarını özel okul gibi, piyasacı bir mantıkla yönetirseniz ortaya böyle bir kanun tasarısı çıkar. 
ALGI OLUŞTURULDU
Bu yasa öğretmenlerin yaz tatilini de kısaltıyor. Uzunca bir süredir kamuoyu bu duruma alıştırıldı. Siyasilerden sıklıkla, ‘Üç ay yatıyorlar, maaş alıyorlar’, ‘Az çalışıyorlar’, ‘Sabah gidiyorlar, öğleden sonra evdeler’ gibi öğretmenlerin az çalışıp çok kazandığına dair bir algı oluşturuldu.”
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.