Toplumsal gidişat yeniden tanzim edilmeli
Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın eğitimcilerin sahip çıkılamamış veya sahip çıkılmayan çocuklarınca öldürüldüğünü belirtip, “Şiddetin önüne geçilemiyorsa toplumsal gidişat yeniden tanzim edilmeli” dedi
Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın toplumun tüm evlatlarını geleceğe hazırlamak gibi kutsal bir amacı hayata geçirme çabasındaki eğitimcilerin sahip çıkılamamış veya sahip çıkılamayan çocukları tarafından sonu feci ölümlerle biten şiddete maruz kaldığını belirtip , “Bunun önüne geçilemiyorsa, eğitim merkezli olarak bütün bir toplumsal gidişat, gidişata yön veren düzenlemeler ciddi bir duyarlılık ve sorumlulukla yeniden tanzim edilmelidir” dedi.
İTİBAR KAZANDIRILMALI
Gebze’de Şehit Öğretmen Necmeddin Kuyucu için düzenlenen matem yürüyüşü sonrası ve okul bahçesindeki tören öncesi konuşan Ali Yalçın çözüm önerilerine ilave olarak şunları kaydetti: “Öğretmene saygınlık ve itibar kazandırılmalı, eğitim çalışanlarımız saldırılara açık, korumasız, korunaksız, güvensiz bırakılmamalıdır.
DEĞERLER EĞİTİMİ
Öğretmenlik Meslek Kanunu, bu husus da göz önünde bulundurularak hazırlanmalı ve bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu kapsamda, değerler eğitimi, aileyi de içine alacak şekilde ve sosyal çevrenin öğrenci üzerindeki negatif etkilerinden arındıracak kapsamda düşünülmelidir. Herkesi ilgilendiren, herkesin ilgili olduğu bir meselede, toplumsal duyarlılık ve farkındalık oluşturmak için herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır, olmalıdır.”
FİKİRLER FARKLI AMA ACIMIZ AYNI
Necmeddin Kuyucu’nun cenazesine farklı düşüncedeki dört sendikanın yöneticilerinin katıldığına işaret eden Yalçın, “Gözlerimizin rengi farklı olabilir ama gözyaşlarımızın rengi aynı. Bakış açılarımız farklı olsa da acımız bugün aynı” diye konuştu. Şehit Öğretmen Necmeddin Kuyucu’ya Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınları ile eğitim camiasına sabır ve başsağlığı dileyip saldırıyı kınayan, Kocaeli Valiliği’ne okulun isminin değişiminden ötürü teşekkür eden Yalçın ayrıca özetle şunları kaydetti:
DELİLİK SINIRINI AŞTI
“Anlayışın, insani değerlerin ve insana saygının itibar kaybettiği dünyada, şiddet, korkutucu boyutlarda artarak genel bir ifade ve ilişki biçimine dönüşmektedir. Asıl amaçlarından biri, insana, varlığa sevgiyi aşılamak olan eğitimin ve eğitimcilerin öldürücü saldırıların hedefi olması, şiddetin delilik sınırını aşmak üzere olduğunu göstermektedir.
SONUNCA DA OLMAYACAK
Bu cinayet, gençliğimizin, müfredat ağırlıklı olarak eğitim düzenimizin, genel anlamda insan, hayat ve toplum yapımızın aşınmasına işaret eden elim ve ibretlik olaylardan sadece biridir. Üzüntümüz, kaygımız, korkumuz odur ki, gerekli tedbirler alınmazsa son da olmayacaktır.
EN SAVUNMASIZ HEDEF
Kendilerini çocuklarımızın hayalleri, rüyaları, aklı, dimağı, bilgi dünyası üzerinden Türkiye’nin ufkunu genişletmeye adamış öğretmenlerimiz, kâh bireysel saldırganlığın kâh terör ve darbeci şiddetin en masum, en savunmasız hedefi olmuştur, olmaya devam ediyor. … Her yıl işlenen öğretmen cinayetleriyle yanan yüreğimize yeni acılar eklenirken, işte şimdi de Necmettin Kuyucu öğretmenimizi kaybettik.
ASIL KAYBIMIZ DEĞERLERİMİZDİR
Aslında kaybettiğimiz, kaybetmeye başladığımız sevgimiz, saygımız, aklımız, vicdanımız, izanımızdır. Kendimizi; benliğimizi, hoşgörümüzü, anlayışımızı, değerlerimizi kaybediyoruz.
ALARM VERİYOR
Diğerlerinin acıları yüreğimizde dinmeden yaşanan ve yaşanacağından korktuğumuz benzer olaylar adına derin endişe duymamıza sebep olacak şiddet olaylarının sürmesi, öğretmenlerimizin hayatı, eğitim düzenimizin verimli işleyişi, sosyal bunalım, toplumsal çöküntü ve geleceğimiz adına alarm vermektedir.
CESARETLENDİRİCİ TUTUMLAR
Cennet bir ülkede cinnet toplumuna doğru gidiyoruz. Hangi sebeple olursa olsun bu olayların kabul edilebilir bir yanı yok, olamaz. Üzüntülüyüz, kederliyiz. Bu olayı kınıyor, evvela şiddeti cesaretlendirici tutumların ivedilikle terk edilmesini istiyoruz.
ÇOK BOYUTLU SEBEPLER
Bir an önce, vakit geçirilmeden önleyici, ıslah edici, hukuki, adli, idari tedbirlerin, çare ve çözümlerin alınması ısrarımızı yineliyoruz. Bu menfur ve meşum olayların, görünürde kişilere indirgenecek suçluları olmakla birlikte, sorunun daha derinlerde; eğitim düzenimizden hukuka, aileden müfredata kadar birbiriyle bağlantılı, çok boyutlu sebepleri vardır.
ZEHİRLEYEREK ESİR ALIYOR
Öldürmeyi çare olarak gören bir ruh hâlinin, ergenlik duygularını zehirleyerek esir alması vahimdir. Duygusuzluğa, öfkeye, nefrete, yok etmeye ayarlı bir kuşak, gözlerimizin önünde, ellerimizin arasından kayıp gitmektedir. Başını kuma gömmekten başka anlamı olmayan geçici çözümler, sorunu daha da büyütüp ağırlaştırmaktan, ötelemekten başka işe yaramamıştır.
TEHLİKE BÜYÜK
Bugün yüzleşmek zorunda kaldığımız sorunlar, dün köklü çözümlerle ortadan kaldıramadığımız için yakıcı, yıkıcı etkileriyle daha da derinleşmiş, yaygınlaşmıştır. Eğer bugün çözüm bulunamazsa çok geç kalınacak, yarınlarda toplumu, varlığımızı üzerine bina ettiğimiz ahlaki, manevi, vicdani ve bütün insani temelleri tahrip edecektir. Durum vahimdir, tehlike büyük ve ciddidir. Cehalet şiddetle azmakta, şiddet cehaleti büyütmekte, cehaletle büyümektedir.
Bu açık ve kanlı şiddet olayları eğitimcilerimizi ürkütmekte, yıldırmakta, umutsuzluğa düşürmekte, eğitim için en gerekli huzur ortamını yok etmektedir. Sadece öğretmenlerimiz değil, faciadan dolaysız etkilenen öğrencilerimizin benlik, kimlik ve psikolojileri ağır yara almaktadır.
SORUNUN ÇÖZÜMÜ DEĞİL KAYNAĞI!
Verimli bir eğitimin sağlıklı işleyişini engelleyen
bu bozulma ve çürümenin önüne, ancak sağlıklı işleyen bir eğitimle geçmekten başka köklü bir çözüm de yoktur. Ancak hayata ve insana dair sorunları çözmekle işlev kazanması gereken eğitim kurumumuzun, kendi sorunlarını aşamayacak bir körlük ve döngü içinde olduğu da bir gerçektir.
HERKES SORUMLU
Sebebi, niyeti ne olursa olsun eğitimin, hayata ve insana nefreti büyüten kaynağı kurutamamasının nedenleri sorunun ana odağını oluşturmaktadır. Esas odaklanılması gereken nokta burası.Bu konuda yetkili kişi ve kurumlardan sivil toplum örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir.
TÜM KASABA SORUMLU!
Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün eğitim camiası, siyasiler, idari ve mülki idareler, aydınlar, gazeteciler, aileler bu konuda büyük bir aile olduğumuz şuuru ve duyarlılığı ile sorumlu davranmalıdır. Kızılderili atasözünün ifade ettiği gibi, bir çocuğun eğitiminden tüm kasaba sorumludur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.