İlk eşinin hayaleti ikinci eşine musallat olur ve kadını delirtir. Uzun bir psikolojik tedaviden
sonra evlendiği adamla evli kalamayacağını anlar ve ayrılır. Bu adamla bir yolculuk sırasında
tanışmıştım. İkinci evlendiği kadın devamlı kendisinden ilk eşini anlatmasını ister, adam da tüm detaylarıyla anlatır. Bir süre sonra ilk eşin hayaleti kadını rahatsız etmeye başlar. Her gece rüyasına girer ve onu rahatsız edici sözler söyler. Bazı geceler boğazını sıkar, boğmaya çalışır ve eşiyle bütün ilişkisi alt üst olur ve sonunda boşanırlar. Bu tür hastalıklı duyguları yaşayan yüzlerce insan var. Bir insan ölünce bitmiyor, yıllarca ailesini ve ölmeden önce ilişki yaşadığı insanları tedirgin ediyor. Elbetteki mutlu da ediyor. Asırlar önce ölmelerine rağmen Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi insanlar insanları mutlu etmeye devam ediyorlar. İki insan tanıştığında her biri karşısındakini değiştiriyor. Böylece iki yeni insan oluyor diyor ünlü yazar John Stein Beck. Böyle konulardan hemen etkilenirim. Yukarıda anlattığım kadınlar arası ilişkiden de etkilendim. Eşimin başına bir iş gelse asla evlenmem. Benim bu anlatılandan çıkardığım ders budur. Üç kez dört kez evlenen eşlerinin üstüne başka kadınlar getiren adamlardan asla olmak istemem. Bazıları için basit gibi görünse de düşünen, insan haklarına saygı duyan, vicdan, merhameti yüksek olan insanlar için trajik bir olaydır. Bu öyküyü anlatmamın nedeni de bundandır. İlk eşin hayaleti ikinci eşe musallat olur. Neşesiz zevksiz ve korku içinde yaşamak örs ile çekiç arasında kalan tırpan gibidir. Ağaçtan düşen insanın halini ağaçtan düşmüş insan anlar derler. On yıl psikolojik sorunlarım yüzünden kapkaranlık bir dünyada yaşadım. Bu kasvetin altından hiçbir zaman kalkamayacağımı düşünüyordum. Birgün bir mucize oldu bu karanlık dünyam aydınlandı. Ölmeyi planlarken hayat bana yeni bir hayat sundu. Hayat bir şeyi planlarken başımızdan geçenlerdir derler filozoflar. İnsan devamlı değişip, düşünüyor. Kafka'nın değişim isimli romanını okuyanlar bu romanın baş kahramanının bir sabah nasıl bir böceğe dönüştüğünü bilirler. Bu romanın konusu insanın değişim ve dönüşümünü anlatmaktır. Şimdi bütün bunların yukarıda anlatmaya çalıştığım öyküyle ne ilişkisi mi var? Olmaz olur mu? Çok evlilik yapanlar için belki olmayabilir. Duygulu, duyarlı ve kadın haklarına saygısı olanlar için var. Şimdi vereceğim örnek çok önemlidir. Dostoyevski iki kez evlenmiş, bir iki kadınla gönül ilişkisi yaşamış bir yazardır. İlk evlendiği eşi Mari isminde veremli bir öğretmenin eşidir. Öğretmen ölünce yazarla evlenir. Psikolojisi bozuk, kafası karışık, veremli deli bir kadındır. Evliliğinden bir süre sonra fiziken ölür, ruhen Dostoyevski ölene kadar hayaletinden kurtulamaz. Onun dışında birlikte olduğu hiçbir kadından onun yüzünden asla hoş bir ilişki kuramaz. Bu yüzden psikolojisi bozulur, doktorlara gider. Nesimi'nin kime ne demesini çok severim. Nesimi'ye sormuşlar yarın ile hoş musun? o da hoş olayım olmayayım sizene demiş. Çok evliliği eleştiriyorum, hiçbir gereği yokken eşinin üzerine keyfi için bir başka kadın getirenler bana sanane diyebilirler, desinler. Kimseyi aşağılamak, incitmek için böyle şeyler söylemiyorum. Gönül işlerinden anlayan, gönülleri kırmayan bir insanım. Şair dokunma incitirsin, çok naziktir, zülfüyar dokunan perişandır dokunmayan bahtı yar dağınık olsa bile sen
onu taranmış gör... Olma uyaran ol demiş sonra da yanlış anlayıp dalkavuk olma, küçük
çıkarların için zillete baş eğme demiş. Latife yapmayı, mizah diliyle konuşmayı, tebessüm
etmeyi biliyorum. Yazdıklarımın bu anlamda anlaşılmasını isterim, tabiî ki eleştirilmeyi de
isterim.