İnsan yaşamı 70 bilemedin 80 yıl veya biraz daha fazlası…
İnsanın doğumu ile birlikte ölüm süreci de başlıyor.
İşte bu sayılı ve kaçınılmaz süreç içinde insanlar dünya nimetlerinden hakkaniyetli olarak yararlanamıyor.
Örneğin insanların büyük bölümü konforlu bir yaşam süremiyor.
Yoksulluk, meşakkatli yaşam koşullarında kendisi, ailesi ömür tüketiyor.
Gıdaya erişimde zorluk yaşıyor.
Çocuklar yeterince beslenmediğinden ötürü gelişimlerini sağlıklı ve tam olarak tamamlayamıyor.
Bu durum ise çocukların birçok konuda geri kalmasına neden oluyor.
Barınma sorunu dar gelirli insanlar için önemli sorun.
Kötü ve konforun kırıntısının olmadığı eski binalarda yüksek kiralarda barınmak zorundalar.
Toplumun yine büyük kısmı kendisi ve ailesinin hayatta kalması adına her gün çalışmalı.
Türkiye gibi vahşi kapitalizmin, gelir dağılımı adaletsizliğinin egemen olduğu ülkelerde asgari ücretle 1 ay geçinmek zorunda bırakılıyor.
Öte yanda ise mutlu, mesut ve gönenç içinde yaşayan bir avuç zümre var.
Onlar, yoksulun ismini dahi bilmediği veya telaffuz edemediği envaı çeşit yiyecekleri tadıyor.
Etrafı korunaklı, merkezi ısıtmalı, havuzlu, çok sayıda odalı lüks binalarında keyif çatıyor.
İhtişam içinde yaşarken belki de birkaç km ötede fakir evlerde zor hayatlar hiçte umurlarında olmuyor.
Nedeni şu ki düzen böyle kurulmuş.
Bir yanda toplumun çoğunluğunu oluşturan açlar ve yoksullar öte yanda ise tıka, basa yiyenler!
Ne demiş Ali Şeriati?
"Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin...’’
Dünyanın her yerinde sefalet ve yaşam şartları zor olan halkın devasa bölümü din, vatan, millet, bayrak ile teskin edilir.
‘’Merak etmeyin, bu yaşamda zorluk içinde yaşıyorsunuz bu bir imtihan ancak öteki alemde mükafatlandırılacaksınız. Orada çeşit, çeşit yiyecekler sizi bekliyor. Sabredin, isyan etmeyin…’’
Bu yatıştırma sadece ülkemizde değil, dünyanın çok sayıda ve vahşi kapitalizmin hüküm sürdüğü her ülkede kendi inanç ve toplumsal yapılarına uygun şekilde yapılıyor.
Amaç, yoksulların yararlanmasına izin vermedikleri dünya olanaklarının tümümün kendilerinde olmasıdır.
Nietzsche’de demiş ki, "Fakire şükretmeyi öğreteceksin ki, zenginin düzeni bozulmasın."
Haksız, hukuksuz ve adil olmayan bir dünyada ve bu dünyanın nimetlerinde eşitçe faydalanamadan yoksulluk ve yokluk içinde ölüp gidiyoruz.
Kader mi bu…?
Hasan Hüseyin Korkmazgil ne güzel demiş:
‘’Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe...’