1968… 1978 kuşaklarının ardından türeyen kuşağa ülkemizde yitik kuşak denilir. Bu kuşağın bu adla tanımlanmasının sebebi aileden sokağa, toplumun her kesiminden gördükleri baskıdan ötürüdür. 1980 askeri darbesinin olduğu süreçte çocuk yaşlarda olan bu kuşak öylesine büyük baskı altında kalmışlardır ki kendi kimliğini bulamamış, edinememiştir.
SOSYAL MECRADAN UZAKLAŞINCA…
Z Kuşağı, 2000 yılından sonra dünyaya gelen kuşağa yönelik bir tanımlamadır. Z Kuşağını bir alıntıyla şöyle tanımlamak mümkün: “Sosyal platformlarda kendilerine birer profil oluşturan, rol bulan bireyler; her konuda kendilerini bir fikir yaratır ama sosyal mecralardan uzaklaştıkları zaman fikir yoğunlukları neredeyse sıfıra indirgenmiş olur
TEKNOLOJİK FİGÜRLER
“Z kuşağı özelliklerinden en belirgini bu bireylerin internetle, teknolojiyle büyümeleridir. Milyonlarca yazılım hilesi, tabletler, bilgisayarlar ve en önemlisi neslin önüne geçen akıllı telefonlar... Bütün bu teknolojik figürler Z kuşağını sosyal ve bilimsel açıdan öne taşır. Bireyler farklı eğitim sistemleri içerisinde harmanlanır, donanım sahibi olurlar fakat son tahlilde bireylerin kazandıkları donanımlar onları mutlu etmek yerine gerginleştirir, tatmin etmez ve sonunda ortaya çıkan mutsuzluk kendisini gösterir.”
.”
https://www.sabah.com.tr/saglik/2018/04/24/z-kusagi-nedir-z-kusagi-ozellikleri-nelerdir
NE OKUMAK İSTEDİĞİMİ DAHİ BİLMİYORUM
Çayırova’da oturan ve dün ikindi vakti Çayırova’dan toprağa verilen Furkan Celep bir Z kuşağı. Celep’in veda mektubu ise çok yakıcı: “Kendi özümü yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok uğraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum, bunu dahi bilmiyorum. Benim yaşımdaki insanlarla aramda uçurum var. Her konuda benden daha üstünler.
DUYGUSUZ BİR İNSANA DÖNÜŞÜM
Zaman geçtikçe kendi kişiliğimden ayrılmaya başladığımı hissediyorum. Gittikçe yalan söylemeye, argo hatta küfür kullanmaya başladım. İnsanlardan uzaklaşmaya, onları önemsememeye, doğaya ve hayvanlara zaman ayıramamaya başladım. Kendimi zamanla duygusuz bir insana dönüşüyormuşum gibi hissediyorum.
İŞ HAYATI BANA YORUCU GELİYOR
Bunlar bana göre değil. Ben böyle olmak, hayatımın geri kalanına duygusuz bir insan olarak devam etmek istemiyorum. Sorumluluk almak istemiyorum. Bir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğruna yıllarımı aylarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor. Hem içten hem de dıştan yıpranıyorum.
Bir şeyler uğruna bunca sorun yaşamak bana mantıklı gelmiyor. Bunun yerine her şeyi arkada bırakıp gitmek, her şeyi kapatmak daha mantıklı geliyor.
BULMAYA ÇALIŞTIM AMA TERS TEPTİ
Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu, bedenimi kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdiğim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu konuda önemseyeceğim birisini bulmaya çalıştım (Değer vermek istedim, değer görmek istedim) ama her seferinde ters tepti. Dostluklar, arkadaşlıklar kurmaya çalıştım olmadı.
İKİ DOSTUMA KUCAK DOLUSU KALP
Çok sevdiğim, uğruna her şeyimi verebileceğim iki dostumu bu konuda üzdüğüm için özür diliyorum. Benimle geçirdikleri vakitler için, her şeylerini benimle paylaştıkları için, bana karşı nazik ve iyi niyetli oldukları için, benimle yıllarca birlikte oldukları için ve bana kattıkları her şey için çok teşekkür ediyorum. Onlara buradan bir kucak dolusu kalp yolluyorum.
Her şeye rağmen bugünün geleceğini biliyordum, hiçbir zaman yaşlanmayacağımı, düzgün bir hayat yaşamayacağımı biliyordum. Sadece bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.
HUZURU GÖKYÜZÜNDE BULDUM
Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Son kez bugüne kadar birilerini üzdüysem veya kalbini kırdıysam bunun için üzgünüm, özür dilerim. Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu ve umut dolu hayatlar sürmeniz dileğiyle hoşçakalın.” (Haber Merkezi)