Ülke için kırılma noktalarından biri oldu Soma faciası. Üzerinden, 4.5 ayı aşkın zaman geçti. Bilimsel verilere dayalı değerlendirmeler, henüz yargıya yeterince intikal etmiş ve yargı da buna göre karar vermiş değil.
Kamuoyunda, neredeyse ölen maden işçileri, o facianın birinci derecede sorumlusu gibi algılanacak açıklamalarla da karşılaştık.
Oysa, mevcut durumu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) hazırladığı raporu okuduktan sonra değişik ve daha gerçek bir bakış açısıyla değerlendirme olanağı buldum.
Soma`daki faciada yaşamını yitirenler arasında 5 maden mühendisi de bulunuyordu. TMMOB, hem üyelerine, hem de topluma karşı sorumlulukları gereği çalışma yapıp, derli toplu bir rapor hazırlamış. Raporun girişinde, ‘’Dünya madencilik tarihinin en acı olaylarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Söz konusu olay, yirmi birinci yüzyılın en büyük maden kazası olarak nitelenmekte olup, içinde bulunduğumuz yüzyılda böylesi bir facianın yaşanmış olması, Dünya madencilik çevreleri tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştır’’ deniliyor.
Raporun ön kısımlarından bazı başlıkları paylaşmak istiyorum…
‘’Facianın yaşandığı Eynez Sahası Karanlıkdere mevkiindeki IR 4009 ruhsat numaralı yeraltı kömür ocağının ruhsatı, bir kamu kuruluşu olan TKİ`ye aittir. Bununla beraber, söz konusu ocaktan kömür üretimi işi ‘hizmet alım sözleşmesi’ kapsamında özel bir firmaya ihale edilmiştir.
Olay, henüz bütün yönleriyle aydınlatılamamıştır. Ancak, ocaktaki kömür damarlarının kendiliğinden yanmaya müsait olduğu, hem bilimsel çalışmalarla belirlenmiş hem de pratikte yaşanan pek çok olayla eskiden beri bilinmektedir. Eldeki mevcut veriler, ölüm nedenleri ve tanık ifadeleri; olayın, kömürün kızışması sonucu meydana geldiğini göstermektedir. Olayın, galeride kesilen fay atımlarıyla ezilmiş ve parçalanmış durumda olan kömür pasajlarının oksijenle sürekli teması sonucu kızışması ile daha önce çalışılan ve kömürü tam olarak alınamayan bölgede (eski imalat) oluşan yangının istenmeyen bir şekilde ana galeriye ulaşması sonucunda meydana gelmiş olması ihtimal dahilindedir.’’
Saat 14.30-15.00 civarlarında fark edilen olaya müdahale edilmeye çalışılmış, sorunun ciddiyetinin arttığı anlaşıldığında komşu işletmelerden destek talep edilmiştir. Saat 17.00 civarında, hava giriş tarafındaki çok sayıda işçinin ocaktan çıkışının sağlanmasının ardından, hava yönü tersine çevrilmiş, bu arada ulusal düzeyde kurtarma ekipleri de ilçeye yönlendirilmiştir. Kurtarma çalışmaları sonucunda, 301 madenciye cansız olarak ulaşılmıştır.
İlk açıklamalarda trafo patlaması olarak belirtilen ve olağan bir kaza izlenimi verilmeye çalışılan felaket, boyutları itibari ile ülkemizde yaşanan en büyük ‘iş cinayeti’ durumundadır. Facia, hem ‘madencilik’ hem de ‘işçi sağlığı ve güvenliği’ alanında son 12 yıldır ağırlaştırılmış bir biçimde sürdürülen özelleştirme, piyasalaştırma ve taşeronlaştırma politikalarının çöktüğünü göstermektedir.
Çok açıktır ki, Soma`da yaşanan felakete, şirketin ‘ne pahasına olursa olsun, maliyeti düşürme ve üretimi kesintisiz sürdürme’ politikası neden olmuştur. Görünen tablodan yalnızca bu şirket sorumlu olamaz. Bu üretim modelini yaratan, kömür madenleri ve linyit sahalarını ihalelerle devredenler ve denetim sorumluluklarını yerine getirmeyenler de yaşanan iş cinayetlerinden birinci derecede sorumludur. Bu model, 3-5 firmanın ve bunlara bağlı çalışan ‘dayıbaşı taşeronlarının’ çıkarına ve binlerce işçinin kölelik koşullarında çalıştırılması pahasına ne ekonomik olarak ne de vicdani olarak sürdürülemez. Türkiye`de kömür madenciliğinin mevcut koşullarda sürdürülmesi, göz göre göre iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktır.’’
Raporun bu ilk bölümü bile başlı başına ihmaller zinciri olduğunu ortaya koyuyor. Bu raporu okuyan bir yargı mensubunun, sorumluların halen cezalandırılmamış olmasına anlam yüklemesi olanaksızdır.
En azından yitirdiğimiz 301 canın anısına…
(Sürecek)