Zenginlik içinde ya da yoksulluk altında olsak da hayat devam ediyor. Çünkü hayat her yerde hayattır. Yoksuluz diye ağlasak da o bizi dinlemez. Varlığını sürdürür. Yaşam başladıktan sonra bu zenginlik ve yoksullu ayrımı ortadan kalksın diye mücadele vererek yüzlerce iyi yürekli insan öldü. Tam olarak kalkmadı ama o tarafa giden yolda çatlaklar oluştu. Yoksulluğu anlatan yüzlerce roman öykü, hikaye okudum. Film izledim ve yoksulluk içinde ölen insanlar gördüm ve bende bu yoksulluğu dibine kadar yaşadım. Bir saat önce ülkemin en yoksul kadınlarından birinin sevgili annemin mezarını ziyaret ettim ve mezarına güller bıraktım. Tasavvufta gül kokusu HZ Muhammet’in teri ile özdeşleştirilir. Karacaoğlan anacımdan gelen dilber dur Muhammet’i seversen seni bana küsmüş derler. Gül Muhammed’i seversen der. Gül için fuzili çiçeklerin kraliçesidir der. Hayatımda en çok üzüldüğüm şey yoksulluk, kimsesizlik açlık, yoksullar mezarlığı gibi cümlelerdir. Birde zenginlerin yoksulların okuduğu okular ayrımı hastahaneleri bile ayrılmış. Şimdi yoksulların kaldığı otellerden söz edeceğim. İzmir’in basmahane semtinden söz edeceğim. Her yıl gider bu otelde bir kaç gün kalırım. Benim en büyük zenginliğim de bu dur Bu oteller iki üç katlıdırlar. Odalar badanaları dökülmüş birazda kirlidir. Geçen yıl kaldığım otelin sahibi yaşlı bir adamdı. Girişte adam gibi yatıp kalkacaksan gel demişti. Burada yatanların hepsi gurbetçiler, inşaat iççileri fırın işçileri dilenciler, sokak kadınları ve seyyar satıcılardır. Kendilerine göre işleri vardır. Akşam karanlık basmadan toplanırlar. Parası olmayanları aralarında idare ederler tabi sık sık kavgada ederler. bir kavga da otel sahibi, Kavgacı Osman olan yarım akıllı kaç defa söyledim sana kavga etme diye. Burayı babanın malımı sanıyorsun. Bir de ressam olacaksın. Osman bir sokak ressamıydı. Benim de resmimi yapmıştı. Buraya gelenlerin hepsi de ilginç kimselerdi. Bir yıldan beri elbisesini değiştirmeyen biri vardı. Derin derin düşünür hiç konuşmazdı. Otel sahibi bana bu adam ara sıra gider tımarhanede yatar, yarı deli biridir. Gerçi hepimiz biraz deliyiz ama tımarhanelerde yatanlar bizlerden daha delilerdir. Çoğu köylerinden kasabalardan gelmiştiler hepsi de şüpheci endişeli kimselerdi. Yoksulluk böyledir. Herkesten her şeyden şüphe ederler. Gördükleri herkesin kendilerine güldüklerini sanırlar yoksulların psikojileri bozuktur böyle olması da doğaldır. Doğru söylediklerinden bile kuşku duyar ağlamaya hazır gibidirler okuduğum romanlarda zenginler in uşakları bölümlerini hiç okumam rahatsız oluyorum. Bana çocukluğumu hatırlatıyor uşakların odası uşakların yemek yeri sözlerinden nefret ediyorum. Efendiler ve uşaklar efendiler ve köleleri asiller ve asil olmayanlar ne demek kimin kanunu bu ile olarak Hiç, hiç, hiç temel intiyaç maddelerinin hepsini bir arada görmedik. Aile olarak babamda babamın babasıda böyle yaşamışlar. Yoksullukla ilk temas ilk tanışmak çok ilginçtir. Bu durumu insan asla unutamaz ben bu zulümle bu zalimle daha çocuk yaşta beş yaşında taniştım ve bir daha da asla yakamı bırakmadı hayellerimi bozdu. Aklimi karıştırdı. Kuşkucu ve endişeli yaptır ruhumu neden yoksul olduğu mu defalarca anlattım. Tamam yoksulum ama bu zalime asla teslim olmadım. Bu zalimden kurtulman yollarını hep aradım, buldum da kurtuluşum tüm yoksullarla birleşmede onları sevme onları oldukları gibi kabul etmemde yatıyor.