Konu İstanbul İzmir Ankara gibi şehirlerde yaşanan herkesin sık sık karşılaşabileceği bir konu yani yoksulluğun acının ve aşağılanmanın insanı nasıl insanlıktan çıkardığını anlatan bir konu benim de içinde olduğum bir minibüse ana kız bindiklerinde arabada oturacak hiç yer yoktu orta yaşlı köylü giyimli uzun boylu zayıf esmer bir kadındı neyse ki genç bir adam yerini kadına verdi oturdu acele acele çocuğunu da kucağına aldı oyuncak bebek gibi dünya tatlısı bir küçük kız şöför olanları dikiz aynasından izliyordu kalın kaba hayta bir sesle kadına çocuğunuzun ücretini vereceksiniz ben söylemiş olayım sanki kadın vermem demiş de yeniden uyarıyormuş gibi kadın sakin ince bir sesle küçücük el kadar çocuk onun ne canı var ki zaten kucağıma aldım kaba adam size göre el kadar akşama kadar sizin o el kadar dediğiniz yüzlerce çocuk biniyor babamın hayrına mı taşıyayım isterseniz inin en öldürücü söz de bu sözdü minibüstekiler hiç ses etmeden kuzu gibi olanları izlediler toplum içinde uygulanmaması gereken ne kadar kabalık varsa şöför hepsini yaptı kadının daha fazla aşağılanmasına izin vermezdim yapılması gerekeni yaptım elbette ki çok üzücü bir durum ama asıl üzücü olan o kadar insanın yaşanan bu kötülüğe karşı tavır koymamalarıydı toplumumuz çok değişti duyarsızlaştı hiçkimse hakkını aramıyor haksızlıklara karşı çıkmaya çalışmıyor kadının bir el kadar çocuk ne yer tutacak sözü inanın oradaki insanların ne vicdanlarına ne insanlıklarına ne de merhametlerine dokundu orta çağda köleler bile bir yere kadar tahammül ediyor sonra da isyan ediyordular sevgili olurlar şimdi aklıma geldi sizlerle kendi köyümde yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim kardeşlerden büyüğünün malı koyunu falan vardı diğeri çok yoksuldu zengin olan yedikleri karpuzların kabuklarını gece götürür kardeşinin kapısına atarmış adamın çocukları karpuz kabuklarını görünce babalarından karpuz almalarını istermiş bu çirkinlik epey bir zaman devam etmiş bir gün daha fazla dayanamayan küçük kardeş büyük kardeşini iyice bir pataklar döver mahkemeye vermek ister araya yaşlılar girer hadiseyi kapatırlar o gün köyde kapandığı sanılan o hadise fakir kardeşin çocukları tarafından yıllar sonra ortaya çıkar kavgalar olur ve bu iki kardeş hiç konuşmazlar sözünü ettiğim şey şöförün çocuktan para almaması değil elbette ki taşıdığı yolcunun parasını alacak benim aykırı gördüğüm arabanın içindeki kadına aptalca davranışıydı bir de oradaki insanların bu olaya tepkisizlikleriydi sözünü ettiğim olaya benzer yüzlerce binlerce olay yaşanıyor ülkemizde kalabalık işsiz sağlıksız ve bilinçsiz bir toplum olma yerine bilgili medeni aklı önemseyen bir toplum olsak daha iyi değil mi çalılara dikenlere batmadan yaralanmadan mutlu bir yaşam bizim toplumumuzun da hakkı değil mi işte bütün bunların olması demokratik insani bir eğitimden geçiyor sözünü ettiğim bütün bu yaşanmışlıkların mutsuzlukların birbirimizi aşağılamalarımızın nedeni eğitimsiz oluşumuz eğitimsiz toplumlar birey olmamış insanların oluşturduğu toplumlardır iş seçiminde evliliğinde düşünce edinmesinde bir siyasi partiyi seçmesinde oy verip vermemesinde bağımsız hareket edemeyen toplumlar eğitimsiz toplumlardır sözünü ettiğim bütün kötülükler böylesi toplumlarda yaşanır bilimsel olarak kanıtlanmış insanın beynine dışardan bilgi ve görüntü girmese beyin uzun süre varlığını sürdüremez bunu maymunlarda denemişler gözleri kapalı olan maymunların beyni bir süre sonra gücünü yitirmiş bu yüzden bilim insanları kitap okumamızı düşünmemizi sosyal faaliyetler içine girmemizi söylüyorlar elbetteki sanat da eğitim kadar önemli gözümüze güzel şeylerin beynimize güzel düşüncelerin girmesi sanat yoluyla gerçekleşiyor bu yüzden sanat hiçbir şeyin içine sığmayacak kadar geniş ve özgürdür ve sınırları yoktur yine hepimiz sokaklarda sık sık karşılaşırız çocuklarına simit balon ve oyuncak gibi şeyler alamayan anne babaların içine düştükleri yoksunlukları bunalımları ikna edemeyince çocuklarını dövenleri bile biliyoruz