Yılmaz Güney’in bedenen aramızdan ayrılmasının üzerinden 40 yıl geçti. Yılmaz Güney’i, 15 Eylül Pazar günü Esenyurt Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, “Ölümünün 40.yılında ‘halkın sanatçısı-halkın savaşçısı’ Yılmaz Güney bizimle!” adı altında, yüzlerce kişinin katıldığı coşkulu bir etkinlikle andık.
Güney Dergisi ve Güney Kültür Merkezinin yoğun bir hazırlık sürecinin sonucunda gerçekleştirdiği anma etkinliği kesintisiz 3,5 saat sürdü. Burcu Özkaradeniz’in sunduğu etkinlikte; Güney Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Tuncay Özkaradeniz, Fatoş Güney, Yılmaz Güney Arşivcisi Tahir Yüksel ve ben bir konuşma yaptık.
Sanatçılar Rewşan, Devrim Kavalli, Nuriye Aslan ise sahne aldı. Güney Kolektifinin hazırladığı Yılmaz Güney’in filmlerinden, konuşmalarından hazırlanan kolaj türünde kısa belgeselin de gösterimi yapıldı.
Güney Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Tuncay Özkaradeniz açılış konuşmasında Yılmaz Güney’in siyasal yanına vurgu yaparak şunları söyledi. “Bugün Yılmaz Güney çeşitli çevreler tarafından anılıyor. Filmleri gösteriliyor, özel programlar yapılıyor. Kuşkusuz bunu yapanların iyi niyetini sorgulamıyoruz. Yılmaz’ı yaşatmak için yapılan her etkinlik çok değerlidir. Fakat onu sadece sanatçı kimliği ile anmak büyük bir eksikliktir ve bu eksiklik ise Yılmaz Güney’in siyasi kişiliğinin yok sayılmasıdır. O, sanatını komünist düşüncenin yaygınlaştırılması yönünde kullanan bir sanatçıdır. Ve hâkim sınıfların onu hedef tahtasına oturtmalarının esas nedeni de budur!
İkinci konuşmacı bendim. Güney Dergisinden arkadaşlar bu görkemli buluşmada söz alır mısın diye sorduklarında aklımda tek bir düşünce vardı. Yılmaz Güney hakkında çokça bilgiye sahip olan bu kıymetli insanlara tekrarlara kaçmadan farklı, bilmedikleri ne söyleye bilirim diye uzun uzun düşündüm. Bu yüzden onlara bir fabrikada günde on saat çalışan, hayata karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çabalayıp, kendine kalan kısacık zamanı kültürle, sanatla, edebiyatla doldurup, toplumu bunlarla değiştirip, dönüştürmeye uğraşan bir emekçi olarak seslendim ve Yılmaz Güney ile olan kendi serüvenimi anlattım.
Vasiyetini yerine getirerek Yılmaz Güney’in anılarını ve hatıralarını yaşatan, Güney’in daha iyi anlaşılmasını, özellikle genç kuşaklara anlatılmasını sağlayan, filmlerinin ülkesinde gösterilmesi ve yaygınlaştırılması için emek veren, kurduğu Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfıyla onu unutturmayan, yazdığı kitaplarla Yılmaz Güney’i yarınlara taşıyan Fatoş Güney sağlık nedenlerinden dolayı etkinliğe katılamadı. Fatoş Güney etkinliğe telefon ile bağlanarak konuşmasını yaptı. Yılmaz Güney’in bir dava adamı olduğunu vurgulayan Fatoş Güney Konuşmasında;“Yılmaz Güney sinemasını farklı nesilden gelen bir direniş dili olarak kullandı. O ezilenlerin sesi, yoksulların umudu, susturulmaya çalışılanların haykırışı oldu. Filmleri adaletsizlikle, baskıyla ve zulümle mücadelenin bir manifestosu niteliğindedir. Umut, Yol, Sürü gibi filmler yalnızca ülkemizde değil, sinemanın evrensel dilinde birer başyapıt olarak kabul edilmiştir. Dedi
“Bugün ilerici bir sinema varsa Yılmaz Güney’in etkisiyledir. Genç nesil Yılmaz Güney’i çok az tanıyor. Ben de bu çalışmalarımla yok edildiği düşünülen birçok şeyi insanlara ulaştırmaya çalışıyorum.” diyerek 1970 den bu yana Yılmaz Güney’e ait afişleri, fotoğrafları, haberleri, film eleştirileri ve film kopyaları gibi tüm bilgileri toplayıp biriktiren ve ayrıca Yılmaz Güney’in çocukluk ve gençlik yıllarını, tutukluğunu, cezaevi anılarını anlattığı, “Karanlıktaki ışık Yılmaz Güney”, “Endişesiz Bir Ülke Endişesiz Bir Dünya İçin …” kitaplarının yazarı Tahir Yüksel kitleye seslendi. Yılmaz Güney ile tanışmasını, O’nun kendi gelişimi üzerindeki etkilerini anlatan Tahir Yüksel konuşmasında; “Ondan çok şey öğrendim. Ailemin attığı temeller üzerine ondan öğrendiklerimle hayatımı şekillendirdim. Ondan; sevmeyi, saymayı öğrendim. Hak yememeyi, hak aramayı, adaletli olmayı öğrendim. Ondan; boyun eğmemeyi, dik durmayı öğrendim. En önemlisi ondan vicdanlı olmayı öğrendim. Kayseri Cezaevi’nden gönderdiği “Endişe” kitabına 26 Nisan 1976 tarihide şöyle yazmış; “Arkadaşım Tahir Yüksel! Endişesiz bir ülke, Endişesiz bir dünya için…” Bugün ne yazık ki bu düşünceden giderek uzaklaşıyoruz. O’nun bir sözü var; “Her bakış, gülüş, seçiş siyasi bir eylemdir.” Yılmaz abimi seven bizler filmlerini izlediğimizde onun gibi bakmaya, onun gibi yürümeye, onun gibi gülmeye çalıştık. O, hepimizin duruşunda, bakışında, gülüşünde sonsuza kadar yaşayacak. O bizi uzaklardan izliyordur. Unutmadık, utmayacağız, unutturmayacağız.” dedi.
Anma etkinliğimize katılan, katkı sunan dostlara, etkinliğin başarılı geçmesi için özverili bir çalışma yürüten arkadaşlara Güney Dergisi ve Güney Kültür Merkezi emekçilerine çok teşekkür ediyorum.